İnanç Psikolojisi sözleri ve alıntılarını, İnanç Psikolojisi kitap alıntılarını, İnanç Psikolojisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kapitalizm, parayı en yüce değer saydı ancak para, insanın mutlu olmasına yetmedi. Hayatın tesadüfi olduğu ve insanların da tesadüfi kavgalarla ayakta kaldığı düşünüldü. Böyle olunca da insan, yok olmamak için diğerlerini yok etmeye çalıştı. Kapitalist dogma, evreni bu şekilde algıladı. Halbuki semavi bakış, evreni amacı ve anlamı olan bir sistem şeklinde tasavvur edip, insana Yaratıcı'ya yaklaşma amacıyla hayatını şekillendirmesi gerektiğini telkin etti. Ancak kapitalizmin hakimiyetiyle bu değerlerin yerini maddecilik ve bencillik aldı ; neticede kavga, şiddet ve mutsuzluk arttı.
Collin'in Nisan 2008'de o sırada piyasaya çıkacak olan "Tanrı'nın Dili " kitabıyla ilgili ingiliz The Times Gazetesi 'ne yaptığı konuşma şöyleydi : "Artık mucizelere ve meleklere inanıyorum ; laboratuvarda çalışırken Tanrı'yı hissettim. Kesinlikle bizden daha bir büyük güç var ve ben ona inanıyorum. DNA'nın şifresini çözmek, beni Tanrı'ya yaklaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti ama mucizevi olarak hayata dönüyorlardı. Bu da Tanrı'nın işidir. "
Fizikçilerin Big Bang dedikleri büyük patlamaya neyin sebep olduğu hala bilinmiyor. Mantıken bakıldığında, bu patlamayı oluşturan gücün zamandan ve mekandan münezzeh olması gerekir. İslam dininin "Ol" emri şeklinde açıkladığı, Yaratıcı'nın arzusuyla vücut bulan her şeyin evrenin oluşumundaki büyük patlamaya da enerjiyi veren güç olduğu ve zamanın da böylece vücut bulmuş olması, akla en yakın açıklamadır.
Akıl ve bilim devrini yaşayan yeniçağ insanı, inandığı şeylerin gerçek olmadığını düşündüğünde, hareketlerinde dinden kaynaklanan sorumluluk duygusu yok olur.
Kendini yoktan var eden, her şeyi bilen ve kontrol eden bir güce, aşkın bir gerçeğe inanan insanda iç sorumluluk gelişir.
"Ben şahsen köpek ya da insan gibi kompleks bir canlıyı salt tesadüfün ortaya çıkarabileceğini düşünemiyorum. En akılsız kişi bile böyle bir tesadüf teorisinin işlemeyeceğini bilir. Eğer yaratılış rastgele olsaydı, o zaman gördüğümüz fevkalade karmaşık ve mükemmel formların oluşması mümkün olmazdı. Evrimin kendisinin rastgele bir süreç olduğu fikri son derece gülünçtür. İnsanların gerçekten bu akıl almayacak saçmalığa inanıp inanmadıklarını merak ediyorum. Darwinizm gerçekten tesadüfleri anlatan bir teori olsaydı işe yaramayacağı; ezici, ses getirici ve kesin biçimde açıktır. Yaratılış, söz konusu donanımların tesadüflerle bir araya gelmiş olamayacağını göstermektedir ve elbette mantıklı hiçbir bilim adamı, bunun aksini söylememiştir.”
tanrı kavramının beyinde şekillendiği doğru olabilir. ama neden bu kavram oluşmaktadır ve inanma isteği doğduğunda beyinde aktif hale geçen kimyasalları açıklamak ne ile mümkün olabilir?
Evrenin varoluşunun farkında olmak düşünmeyi gerektireceğinden ve bu da kişide olduğundan insan, kendi gücünün sınırlı ve yetersiz olduğunu fark ettiğinde kontrolünü kaybetme hissi yaşar. Bu endişe sırasında insanın doğaüstü bir güce inanıp, teslim olması ise yükünü hafifletir.
İnsan belirsizlik karşısında hissettiği tehlike duygusuyla baş etmek için anlam arayışına girer ; kutsal ve her şeye kadir olan bir güce inanma isteğiyle bilinçsizliğe karşı bir savaş verir. İnsan, bu inanma arzusuyla, ağaç ve inekten güneşe kadar kendisine faydalı olduğuna inandığı her şeyi kutsallaştırmaya başlamıştır. Bütün bunlar ondaki bilincin varlığı ile beraber, somut düşünce eğiliminden de kaynaklanmaktadır.
Doğal seleksiyonda türler arası geçiş yapan bir ayıklanma kanıtlanamamıştır. En iyinin ve en güçlünün avantajlı olması tartışmasını yapmadan doğal ayıklanmayı anlayamayız. Bu noktada evrimcilere şu soruyu sormak gerekir : Şayet söylendiği gibi güçlü olan en iyi olarak değerlendirilecekse, niçin aslan ormanın en yaygın hayvan türü değildir ?