Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İngiliz Edebiyatı Tarihi

Mina Urgan

İngiliz Edebiyatı Tarihi Gönderileri

İngiliz Edebiyatı Tarihi kitaplarını, İngiliz Edebiyatı Tarihi sözleri ve alıntılarını, İngiliz Edebiyatı Tarihi yazarlarını, İngiliz Edebiyatı Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Judith"de esen yurtseverlik havası, aynı çağın bir ürünü olan "Battle of Maldon"da daha da çarpıcı bir nitelik alır. Gene başı sonu yok olan, ancak 325 dizelik bir parçası elimize geçen bu şiir, 991 yılında Anglo-Saksonlar'ın Danimarkalılar'a karşı verdikbu şileri gerçek bir meydan savaşından esinlenir ve büyük bir
Sayfa 35 - Yapı Kredi Yayınları
courage shall be greater as our strength grows less.
Yiğitliğimiz artacak gücümüz eksildikçe.
Sayfa 36 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Bede'in anlattığı en güzel öykülerden biri, Caedmon'un öyküsüdür. Adından ötürü Anglo-Sakson değil de Kelt olduğunu sandığımız Caedmon, VII. yüzyılın ikinci yarısında, rahip olmadığı halde Whitby Manastırında oturup orada sığırtmaç olarak çalışan, okuması yazması kıt, kendi halinde, yaşlıca bir adamcağızmış. Akşamları rahipler harp çalıp ilahiler söylerken, Caedmon kendi bilgisizliğinden utanır, nerelere saklanacağını bilemezmiş. Herkesin toplandığı yerden kaçıp ahıra sığındığı bir gece, Caedmon bir düş görmüş. Düşünde gizemli bir kişi "kalk, Caedmon bana şarkı söyle" demiş. Caedmon şarkı bilmediğini, bu yüzden ahıra kaçtığını açıklamış. Ama o gizemli kişi, "gene de şarkı söyleyeceksin bana" demiş. Caedmon hangi şarkıyı söyleyeceğini sorunca, karşısındaki "dünyanın nasıl yaratıldığını söyle demiş. Caedmon bu buyruğu yerine getirmiş. Ertesi sabah uyanınca da, anımsamış düşünde söylediği şiiri. Bunun üzerine manastırdakiler, Caedmon'un doğrudan doğruya Tanrıdan esin lendiğini anlamışlar, onu rahip yapmışlar. Böylece Caedmon sıralarda ancak Latincesi okunan, henüz Hıristiyanların kendi anadillerine çevrilmeyen Kutsal Kitap'tan ona aktarılanları "paraphrase" ederek, yani gerektiğinde tümceleri ve sözcükleri değiştirip, anladığı gibi kendi diliyle yeniden söyleyerek Eski İngilizceye çevirmiş.
Sayfa 33 - Yapı Kredi Yayınları
"that passed away, so may this" "o geçip gitti, bu da geçip gider belki"
Sayfa 23 - Yapı Kredi Yayınları
"All is full of trouble, all this realm of earth. Her şey dert dolu, yeryüzünün tüm ülkesi"
Sayfa 21 - Yapı Kredi Yayınları
Yeni yurtları tıpkı eski yurtları gibi yağmurlu, sisli ve soğuktu. Onun için doğanın ancak kasvetli ve korku uyandıran yanları yansır Eski İngiliz şiirine. Germenler çiçekli yeşil çayırlardan, mırıldanarak uslu uslu akan derelerden, kuşların cıvıldadığı güneşli mavi göklerden söz etmezler; uğuldayan karanlık ormanları, yalçın kayalıkları, fırtınalı denizlerde uçuşan martıları anlatırlar.
Sayfa 20 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Edebiyat tarihçisi George Sampson'un dediği gibi, fırtınalarla azgınlaşan buzlu denizlerde geçen gecelerin karanlığı çökmüştür Eski İngiliz şiirinin üstüne.
Sayfa 20 - Yapı Kredi Yayınları
Böylece puta tapanların yarattıkları metinlerde Hıristiyanlığın izleri görüldüğü gibi, insanlar eski inançlanından kolayca vazgeçemedikleri için, Hıristiyanlık benimsendikten sonra yazılan metinlerde de putlara tapmanın izleri görülür. Hatta bu izlerin bugüne değin sürdüğünü söyleyebiliriz. Ornegin; Noel yortusunda Hıristiyanların evini süsleyen Noel ağaçları, puta tapanlardan kalma bir gelenektir aslında.
Sayfa 18 - Yapı Kredi Yayınları
Ülkenin birçok yerinde kurulan manastırlar hem Hıristiyanlığı, hem de Roma kültürünü yayan birer bilim merkezi halini aldı. Jarrow ve Whitby manastırları bunların arasında ayrıca ünlüdür. O zamana kadar sözlü olarak babadan oğula, kuşaktan kuşağa geçen Eski İngilizce edebiyatı ilkin bu manastırlarda kaydedildi. Birçok yapıt elimize geçmemiş olabilir bu arada; ya da kaydedildikleri halde, yazmaları yok olmuştur belki de.
Sayfa 18 - Yapı Kredi Yayınları
Bir ölüyü sonsuza değin sevmek, her gün gördüğünüz bir canlıyı sonsuza değin sevmekten çok daha kolaydır elbette.
Reklam
I never forget, I never shall forget, I can never forget.
Günümüzde televizyonun işlevi neyse, romanın işlevi de oydu XIX. yüzyılın ikinci yarısında. Şimdi televizyon seyretmek için aileler akşamları oturma odalarında nasıl toparlanıyorlarsa, Victoria Çağı aileleri de, akşamları bir araya geliyor, aralarından birinin yüksek sesle okuduğu romanı dinliyorlardı.
"The human soul needs beauty more than bread."
3. Kitap
Dickens, her fırsattan yararlanıp yoksulların durumunu gözler önüne sererken, bunca sefaleti görmezlikten gelen varlıklılara da her fırsatta çatar.
Sayfa 1035 - YAPI KREDİ YAYINLARI, 12. BASKIKitabı okuyor
1.076 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.