Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İnsanca, Pek İnsanca 1

Friedrich Nietzsche

En Yeni İnsanca, Pek İnsanca 1 Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İnsanca, Pek İnsanca 1 sözleri ve alıntılarını, en yeni İnsanca, Pek İnsanca 1 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hıristiyan kurtuluş gereksinimi üzerine
Sadece salt bencilce olmayan eylemlere yetkin bir öz, zümrüdüanka kuşundan daha da masalsıdır; açıkça tasavvur bile edilemez, tüm bir "bencilce olmayan eylem" kavramının sıkı bir sorgulamada tuzla buz oluşu bile yeterli bir nedendir bunun için. Şimdiye dek bir insanın, hiçbir kişisel güdü olmadan ve sadece başkaları için bir şeyler yaptığı görülmüş değildir; kendisiyle ilişkili olmayan, yani içsel bir zorunluluk (ki bunun nedeninin de kişisel bir gereksinim olması gerekirdi) içermeyen bir şeyi nasıl yapabilecekti ki? Ego, nasıl olur da egosuz davranabilirdi? . . . Bir insan tamamen o tanrı gibi sevgi olmak, her şeyi kendisi için değil başkaları için yapmak istemeyi arzulayacak olursa, bu sonuncusu sırf başkalarına biraz sevgi verebilmek amacıyla, kendisi için çok fazla şey yapması gerektiğinden dolayı bile olanaksızdır. . . . Öyle ki sevgi ve fedakârlık insanlarının, sevgisiz ve fedakârlık yeteneği bulunmayan insanların varlıklarını sürdürmelerinden yana bir çıkarları olurdu ve en yüce ahlakın varlığını sürdürebilmesi için, adeta ahlaksızlığın varoluşunu zorlaması gerekirdi (elbette böylelikle kendi kendisini ortadan kaldırırdı).
Sayfa 100 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hıristiyan kurtuluş gereksinimi üzerine
İnsan, eylemlerin kullanışlı bir sıradüzeninde alt sıralarda yer alan belirli eylemlerin bilincindedir, hatta kendisine adeta tüm özü gibi değişmez görünen bu gibi eylemelere karşı bir eğilim keşfeder içinde. Kendini genel değerlendirmede en üst ve en yüce olarak kabul edilen öteki eylem türlerinde sınamayı ne çok ister; bencilce olmayan bir
Sayfa 99 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Dindarlığın sonradan çıkan acıları
"Sezmek", bir şeyin var olduğunu herhangi bir derecede bilmek değil, o şeyi arzulandığı ya da kendisinden korkulduğu sürece olanaklı kabul etmek anlamına gelir; "sezgi" kesinlik toprağında bir adım ileriye götürmez.
Sayfa 98 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yasaklanmış eliaçıklık
Birazını da hayal ürünü varlıklara sunabilecek kadar sevgi ve iyilik yok ki dünyada.
Sayfa 97 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Deliliğe saygı gösterilmesi
Bir coşkunun zihni daha açık kıldığı ve iyi fikirler esinlediği fark edildiği için, en büyük coşkularla en iyi fikirlerin ve esinlerin geleceği zannedildi: böylece delilere bilge ve kehanette bulunan kişiler olarak saygı gösterildi. Yanlış bir çıkarım var bunun temelinde.
Sayfa 96 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Yanlış yorumun sanatı ve gücü
Ermişin tüm görümleri, korkuları, gevşemeleri, büyülenmeleri bilinen hastalık durumlarıdır ama onun tarafından, derinlere kök salmış dinsel ve psikolojik yanılgılar temelinde, tümüyle başka türlü yorumlanırlar , yani hastalık olarak değil. – Belki Sokrates'in Daimonion'u da kendindeki egonun ahlaksal düşünüş tarzı uyarınca, günümüzdekinden başka türlü yorumladığı bir kulak rahatsızlığıdır. Peygamberlerin ve kehanet rahiplerinin delilikleri ve sabuklamalarında da durum farklı değildir; tüm bunları bu kadar yapan her zaman yorumcuların bilgi, hayal gücü, çabalama, ahlaklılık düzeyidir. Dâhiler ve ermiş diye anılan insanların en büyük etkilerinden birisi de, onları insanlığın kurtuluşları olarak yanlış anlayan yorumcuları zorla kazanmalarıdır.
Sayfa 96 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Sanatçıların dindar olmayışları
Homeros tanrılarının arasında evinde hisseder kendini ve bir şair olarak öyle rahat davranır ki onlara karşı, her halükârda dindarlıktan son derece uzak durmuş olması gerekir; halk inancının onun karşısına çıkardığı şeyi, – noksan, kaba, kısmen tüyler ürpertici bir batıl inancı – tıpkı bir yontucunun çamuruna davrandığı gibi özgürce ele almıştır, yani Aiskhylos'un ve Aristophanes'in sahip oldukları ve daha yakın çağda Rönesans'ın büyük sanatçılarına ve de Shakespeare ve Goethe'ye özgü bir önyargısızlıkla.
Sayfa 95 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
İnsanın günahsızlığı
"Günahın dünyaya nasıl geldiği", yani insanların birbirlerini, hatta tek bir insanın kendi kendisini, gerçekte olduğundan daha kara ve daha kötü gördüğü akıl yanılgıları sayesinde geldiği kavrandığında, duyumsama çok rahatlayacak ve insan ve dünya böylelikle bir masumiyet zaferi içinde görünecekler, bu da kişiye temelden iyi gelecek. İnsan doğanın ortasında her zaman kendinde çocuktur. Bu çocuk elbette bir kez çok korkunç bir rüya görür, ama gözlerini açtığında hala cennette olduğunu görür.
Sayfa 95 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Kör öğrenciler
Bir adamın ve yapıtın etkisi, kör öğrencileri olmadan büyük olmamıştır hiçbir zaman. Bir bilgiyi zafer kazanması için desteklemek, genellikle sadece aptallığın ağırlığı bilginin zaferini de zorla elde etsin diye, onu aptallıkla kardeş yapmak demektir.
Sayfa 94 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Tehlikeli Oyun
Şimdi dinsel duygulara içinde yeniden yer veren kişi, sonra onların büyümesine de izin vermek zorundadır, başka türlü yapamaz. Bunun üzerine yavaş yavaş özü değişir, dinsel unsura bağlı olanı, komşu olanı tercih eder, tüm yargıda bulunma ve duyumsama ortamı bulutlanır, dindar gölgelerle örtülür. Duygu dingin duramaz; bu yüzden temkinli olmalı.
Sayfa 94 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Ayrıcalıkla dindar olmak
Gündelik yaşamlarını çok boş ve tekdüze bulan kişiler kolaylıkla dindarlaşırlar: kavranabilir ve bağışlanabilir bu, ancak gündelik yaşamları boş ve tekdüze geçmeyen insanlardan dindarlık beklemeye hakları yoktur.
Sayfa 92 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hıristiyanlığın Yunanlı olmayan yanı
Yunanlılar Homeros'un tanrılarını kendi üzerlerindeki efendiler ve kendilerini de onların altındaki köleler olarak görmüyorlardı Yahudiler gibi. Adeta kendi kastlarının en başarılı örneklerinin yansımasını, yani bir ideali görüyorlardı, kendi varlıklarının bir karşıtını değil. Akraba olunduğu hissedilir, karşılıklı bir ilgi, bir tür güçbirliği vardır. İnsan, kendine böyle tanrılar verdiğinde, seçkin olduğunu düşünür ve küçük ve daha yüksek aristokrasi arasındakine benzer bir ilişki içine koyar kendisini; İtalya halkları ise gerçek bir köylü dinine sahiplerdi, kötü ve kaprisli güç sahiplerine ve eziyet verici ruhlara karşı sürekli bir korkaklık içindeydiler o sırada. Olympos tanrıları geri çekildiğinde Yunan yaşamı da karanlıklaştı ve korkaklaştı. – Buna karşılık Hıristiyanlık insanı tamamen ezdi ve parçaladı, onu adeta derin bir bataklığa gömdü; sonra insan, tamamen aşağılanmışlık duygusu içindeyken, ansızın tanrısal bir merhametin görkeminin ışıldamasını sağladı, böylece şaşıran, inayetle sersemleşen bir coşku çığlığı attı ve bir anda tüm cenneti içinde taşıdığına inandı. Bu hastalıklı duygu taşkınlığı üzerinden, bunun için gerekli olan derin kafa ve yürek yozlaşması üzerinden etkili olur Hıristiyanlığın tüm psikolojik buluşları: yok etmek, parçalamak, sersemletmek, esrik etmek ister, sadece tek bir şeyi istemez: ölçüyü ve bu yüzden en derin anlamıyla barbardır, Asyalıdır, seçkin olmayandır, Yunanlı olmayandır.
Sayfa 91 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dinsel tapınının kökeni
İnsan kültürün çok geri aşamalarında bile doğanın karşısında güçsüz bir köle gibi durmamaktadır, doğanın zorunlu olarak iradesiz bir hizmetçisi değildir: dinin eski Yunan aşamasında, özellikle Olympos tanrılarıyla ilişkide biri daha seçkin, daha güçlü ve biri daha az seçkin olmak üzere iki kastın birlikte yaşaması düşünülebilir; ama her iki kast da kökenleri gereği bir biçimde birliktedirler ve aynı türdendirler, birbirlerinden utanmaları gerekmez. Eski Yunan dinselliğindeki seçkin yön budur.
Sayfa 90 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dinsel tapınının kökeni
Dinsel tapınının anlamı doğayı insanın yararına olacak biçimde belirlemek ve büyülemektir, yani doğaya, başlangıçta sahip olmadığı bir yasalara uygunluğu dayatmaktır; günümüzde ise ona uymak için doğanın yasalarını öğrenmeye çalışılıyor.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dinsel tapınının kökeni
Bir bedene sahip olan her şeye büyü yapılabilir, demek ki doğa tinlerine de. Bir tanrı, açıkça kendi resmine bağlıysa, onun üstünde (onu kurbanlarla beslemekten vazgeçerek, kırbaçlayarak, zincire vurarak ve benzeri edimlerle) doğrudan doğruya bir baskı da uygulanabilir. Çin'de yoksul insanlar tanrılarının kendilerinden esirgediği lütfu zorla elde etmek için onun resmini ipe bağlarlar, yırtarlar, sokaklardan, çamur ve gübre yığınlarının üzerinden geçirirler: "Seni cinin köpeği seni, " derler, "görkemli bir tapınakta oturttuk seni, altınlarla süsledik, iyi besledik, sana kurbanlar getirdik, ama yine de nankörlük ediyorsun böyle." Azizlerin ve Meryem'in tasvirlerine, örneğin salgın hastalıklarda ya da kuraklıklarda görevlerini yerine getirmedikleri zaman uygulanan benzer yaptırımlara, Katolik ülkelerde bu yüzyılda bile hâlâ rastlanmaktadır.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.