Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İnsanı Yeniden Düşünmek

Kolektif

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Modern dönemde insanı, istisnalar hariç, sadece arzu ve Öfkeyle tanımlayanlar oldu. Mesela bunlardan biri Freud'dur. Birisi saldırganlıkla, diğeri erosla. Peki burada insan nerede? Akıl gücü gitti, hâlbuki akıl gücü demek, kurnazlık demek değildir. Akıl, bizi erdeme götüren yetidir. Ötekine kurnazlık diyorlar. Akıl bizi kemale erdiren, erdemlere uymamızı sağlayan bir tür yetiyi ifade eder. “İnsan, insanın kurdudur” diyen Thomas Hobbes'un, siyaset felsefesinde aslında olumlu görüşleri var, ama temelindeki insan doğası anlayışı olumsuzdur. Varlığını korumak için kendi başına bıraktığında o bir kurttur, kemirir, yok eder. Kendi varlığını korumak için ötekisini kemirecek. Buradan nasıl pozitif bir değer çıkabilir ki! Böyle olunca artık etik de ahlak da bir tür hedonist, egoist bir forma bürünmüş olur. Egoist forma büründüğünde ötekisi önemli değildir, umurunda olmaz. Onun başına ne gelmiş aldırmıyor bile. “Sen ne kadar hukuk kuralı olarak ötekinin hakları vardır, o da insandır, önemlidir” desen de ben kılımı kıpırdatmıyorum. Aslolan budur diyorsan, asıl gelişmenin altında yatan şey hırs ve kıskançlıktır diyorsun. Hırs ve kıskançlığı hayat kalitesi olarak belirliyorsun. Hâlbuki hırs ve kıskançlık, insanın açgözlülüğüyle ilgili bir şey.
Sayfa 43 - Prof.Dr.Mehmet TürkeriKitabı okudu
Bugün insanın kendi fıtratına ait değerleri etrafında bir hayat inşa edememesinin en büyük sebeplerinden biri de modem dünyanın sunmuş olduğu ontolojik güvensizlik, etik kayıtsızlık, politik çatışma ortamıdır. Hâlbuki güven ve sadakatin olmadığı yerde hayat dayanılmaz bir hâl alır. Maverdi'nin naklettiğine göre, “Güvenlik en mutlu hayat, adalet en güçlü ordu” denilmiştir. Öyle olduğu içindir ki dinlerin temel gayelerinden biri, hukuk ve ahlak sistemlerinin ortaya çıkışının yegâne sebebi olan insandaki bu yıkıcı eğilimlerin zararlarını önlemek, böylece insanlar arasında bir adalet, güven ve sadakat ortamı geliştirmektir.
Sayfa 26 - Turgay AldemirKitabı okudu
Reklam
Mısır'ın son asırda yetiştirdiği önemli mütefekkirlerden Abdulvahap Mesiri, 2006 yılında vefat etti. Mesiri, konusu insanın veya insanlığın anlam krizi ya da unutma krizi olan bir konferansa davet edilir, Mesiri söze başlarken şöyle der: Bugün size çok önemli bir meseleyi, Kur'an'ın ana konusu olan insanı anlatacağım. Size bu konferansı vermek için aylardır hazırlanıyorum. Geceleri uykusuz kaldım, çok çalıştım. Pek çok hocadan istifade ettim. Onların her birinin ismini verir ve onlara teşekkür eder. Size bu konuşmayı hazırlamak için bir kütüphaneye kendimi hapsettim. O kütüphanenin müdürüne, çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Size bu konuyu anlatmak için günlerdir heyecanla bekliyorum. Fakat bir sorun var: Ben konuşma metnimi evde unuttum. Böyle deyince salondakiler şok olur. Herkes hayretler içerisinde kalır.Sonra der ki: Bakınız ben hayatımın içinde sadece bir tek meselede size anlatmak üzere hazırladığım konuşma metnini unuttum dediğimde hepiniz şaşırdınız. Ya bugün bütün insanlık varoluşunun gayesini, yaratılışının hikmetini, dünyaya niçin geldiğini unutursa ne olur?
Sayfa 261 - Mehmet GörmezKitabı okudu
Kâinatta her yaratılmışın kendi tabiatı itibarıyla bir kemal zirvesi vardır. Özellikle insan bu kemal potansiyelini, şahsında ne kadar yetkinleştirebiliyorsa, kendisi için yaratılmış mümkün tabiatını İlahi rızaya o nispette uygun hale getirmiş demektir. İnsan-ı kâmil hem İlahi tecellinin en yetkin mazharı, hem evrensel insan tasavvuru hem de âlemin var edilişindeki gayedir. | İnsanın anlamlı bir varlık olup olmadığı sorusunun, anlamlı bir evren içinde yaşayıp yaşamadığı sorusuyla yakın bir ilişkisi vardır. Hayatın anlamını arama, kendi hayatını anlamlı veya degerli kılma, hayatını belirli değer ve ilkelere göre yaşama, yüce bir değere inanma, varlığımızı dengeli ve huzurlu sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz ruhsal ve ahlaki ihtiyaçlarımızdır.
Turgay AldemirKitabı okudu
Kelimeler yüzde on etkilidir ama eğer doğru kelimeler kullanılırsa yüzde on bile çok şey değiştirir. O yüzden siyasal iletişimle uğraşanlar ve bunu meslek olarak icra edenler, halkın nabzını çok iyi tutarlar. Biz reklamların niye esiri oluruz? Çünkü bizi çok iyi tanırlar da o yüzden. Bizim eğilimlerimizi bildikleri için bize neyi, nasıl satacaklarını, en uygun kelimelerle, renklerle, seslerle yaparlar. O yüzden kelimeler önemlidir. Ama bu önemli kelimelerin ağırlığı, her şeye rağmen yüzde ondur. Biz kendi iletişim ve ilişki yönetimimizi kendi kavramlarımuzla yapmazsak kendimiz olmaktan çıkar, başkalarının gözüyle kendimize bakarız. Bugün empati, yarın sempati deriz, aradan kardeşlik, gardaş, kurban, dost kelimelerini kaldırırız.
Sayfa 124 - Prof.Dr.Ali BüyükaslanKitabı okudu
İnsan hem içinde yaşadığı toplumun bir ferdi hem de yüzyıl. ların birikimiyle oluşan kültürel mirasın bir parçasıdır. İnsan, bir toplumun ferdi olmadan önce bir aile ortamında medeni bir varlık olmaya hazır hâle gelir. İçinde doğup büyüdüğü aileye aidiyet duymak ve bu aidiyetin gereklerini yerine getirmek, insan olma.nın bir gereği olduğu gibi onurlu olmanın da bir şartıdır. Birey, ailesine karşı borçludur. Ancak bu borç, alacak-verecek şeklinde anlaşılabilecek bir yükümlülük değil, bireyin kendisini toplum içinde var eden, onu sosyal ortama hazırlayan aileye karşı bağlılıgın bir yansımasıdır.
Sayfa 26 - Turgay AldemirKitabı okudu
Reklam
Şöyle düşünürüm çoğunlukla: Bir gavur, Kâbe'de hac veya umre yapan yüz binleri, milyonları; her an, yirmi dört saat boyunca, bir televizyondan bile olsa izlediğinde ne düşünür? Bu nasıl bir dindir ki onca fakru zaruret içerisinde, politik olarak onca zayıflığa karşı capcanlı bir hayat vadetmeye devam ediyor? Çünkü Batılıların kaybettikleri şey ve daha radikal bir biçimde kaybetmeye doğru gittikleri şey, o hayatın kendisidir. Batı felsefesinin krizi fark edip buna çözüm önerenlerinin dönüp dolaşıp “hayat”, “ha yat dünyası” gibi kavramlara müracaat etmeleri bundandır. Basit bir organizmadan ibaret olan bir bedene, canlılardan bir canlıya indirgediğiniz insanlardan oluşan bir topluluk, en nihayetinde sermayenin, politik olanın ya da bütün bir akışın piyonlarından ibaret olacaktır. Bugün ellerinde kalan; damarlarında hayatın akmadığı hayvanat ve nebatat gibi organizmaların ilişki ağından ibaret bi! toplumdur. İstedikleri kadar zengin olsunlar, o gürül gürül hayat yalnızca bir yerde akmaktadir. O da Müslümanların beldelerindedir.
Sayfa 106 - Prof.Dr.Feridun YılmazKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.