Gönderi

Şöyle düşünürüm çoğunlukla: Bir gavur, Kâbe'de hac veya umre yapan yüz binleri, milyonları; her an, yirmi dört saat boyunca, bir televizyondan bile olsa izlediğinde ne düşünür? Bu nasıl bir dindir ki onca fakru zaruret içerisinde, politik olarak onca zayıflığa karşı capcanlı bir hayat vadetmeye devam ediyor? Çünkü Batılıların kaybettikleri şey ve daha radikal bir biçimde kaybetmeye doğru gittikleri şey, o hayatın kendisidir. Batı felsefesinin krizi fark edip buna çözüm önerenlerinin dönüp dolaşıp “hayat”, “ha yat dünyası” gibi kavramlara müracaat etmeleri bundandır. Basit bir organizmadan ibaret olan bir bedene, canlılardan bir canlıya indirgediğiniz insanlardan oluşan bir topluluk, en nihayetinde sermayenin, politik olanın ya da bütün bir akışın piyonlarından ibaret olacaktır. Bugün ellerinde kalan; damarlarında hayatın akmadığı hayvanat ve nebatat gibi organizmaların ilişki ağından ibaret bi! toplumdur. İstedikleri kadar zengin olsunlar, o gürül gürül hayat yalnızca bir yerde akmaktadir. O da Müslümanların beldelerindedir.
Sayfa 106 - Prof.Dr.Feridun YılmazKitabı okudu
··
105 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.