Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

On Dört Tarihsel Minyatür

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar

Stefan Zweig

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar Gönderileri

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar kitaplarını, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar sözleri ve alıntılarını, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar yazarlarını, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu dahi Sultan, Bir keresinde kendi kendine şöyle demiştir : "Eğer sakalımın bir teli bile aklından geçenleri öğrenmiş olsaydı, onu hemen yollardım."
Sayfa 57
Gürültü, kilisenin dışına da taşıyor ve yankılar bırakıyor. Batı dünyası, bu gürültüyle uykusundan uyanıyor. Korkunç haber, Roma, Venedik ve Floransa gibi kentlerde, bir anda duyuluyor ve şok etkisi bırakıyor. Uyarıcı bir gök gürültüsü gibi hızla Fransa'ya ve Almanya'ya ulaşıyor. Dehşete kapılan Avrupa, kayıtsız kalması yüzünden, açık unutulan şu lanet olası kapı, Kerkaporta'dan içeriye giren ve insanlık tarihinin akışını değiştiren yıkıcı bir gücün, yüzyıllar boyunca ellerini ve kollarını bağlayacağını ve hareketsiz bırakacağını anlıyor. Fakat insan yaşamında olduğu gibi tarihte de, kaybolmuş bir ânın yakınıp dövünmekle geri getirilebileceği hiç görülmemiştir. Bir tek saatin kaybettirdiği şeyi, bin yıl geri getiremez.
Sayfa 56
Reklam
Haç Alaşağı Ediliyor
Tarih bazen rakamlarla oynar. Roma'nın Vandallar tarafından, belleklerden çıkmayacak bir biçimde yağmalanma-sından tam bin yıl sonra, Bizans'ın yağmalanması başlıyor. Savaşın galibi Mehmet, sözünü tutuyor ve katliamdan hemen sonra bütün evleri ve sarayları, kiliseleri ve manastırları, erkekleri, kadınları ve çocukları savaş ganimeti olarak askerlerine sunuyor. Gözü dönmüş binlerce yağmacı, ganimet için âdeta birbirleriyle yarışıyorlar. İlk önce kiliselere hücum ediliyor ve paha biçilmez bütün altın kaplar ve her türlü süs ve ziynet eşyaları yağmalanıyor. Daha sonra sıra, evlere geliyor. Evlere girenler, ele geçirdikleri ganimetin kendi malları olduğu anlaşılsın diye girdikleri evin damına kendi bayrağını asıyor. Yalnızca altın, gümüş, elmas ve parasal değeri yüksek olan her türlü taşınabilir ev eşyası yağmalanmakla yetinilmiyor, esir pazarlarında satılmak üzere, erkekler ve çocuklar, harem dairesi için de kadınlar savaş ganimeti olarak alınıyor. Kiliselere sığınan Bizanslılar zorla dışarıya çıkartılıyor, yaşlı olanları, değersiz bir yük sayılıp öldürülürken, genç olanları elleri ve ayakları hayvanlar gibi bağlanarak satılmak üzere esir pazarlarına götürülüyor.
Sayfa 55
Unutulan Kapı: Kerkaporta
... İşte bir toz zerreciği kadar küçücük bir rastlantı, herkesin unuttuğu kapı Kerkaporta, dünya tarihinin akışını kesin biçimde değiştirmiştir.
Sayfa 54
Yalnızca yorgunluk, sonsuz bir yorgunluk duyuyordu içinde.
Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzanan ellere gereksinim duymaz.
Reklam
“Suçsuz yere acı çekenler, haksızlık karşısında daha duyarlı ve daha insancıl oluyor.”
"Her eylem insanı özgürleştirir. Hatta en kötü eylem dahi hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir."
Sevincin ne olduğunu,ancak çok acı çekmiş olan bilir.
İnsanlar sadece bir şeyden yorgun düşerler; kararsızlıktan.
Reklam
açıkça kendisine cephe almaya itilmiştir; sevgilisi ile ancak şiirlerinde birlikte olabilmektedir.
Sayfa 141
İçimde dayanılmaz özlem beni oradan oraya sürüklüyor, İşte o zaman sonsuz gözyaşlarımla avutuyorum kendimi.
Sayfa 140
Şimdi sen kalkmış, dünyayı kafalarının içi kadar dar gören bu ahmaklarla konuşuyorsun.
Tekrar edeyim ki, bir inanç uğruna acı çekmek, o inanç uğruna adam öldürmekten yüz kere daha iyidir.
İnsan yaşamında olduğu gibi tarihte de, kaybolmuş bir anın yakınıp dövünmekle geri getirebilebileceği hiç görülmemiştir. Bir tek saatin kaybettirdiği şeyi, bin yıl geri getiremez.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.