Nasıl özlediğimi bilemezsin. Tuhaf ya da komik bir şey olduğunda gözlerim seni arıyor çünkü anlatmak istediğim ilk kişi sensin. Ondan sonra buradan olmadığın aklıma geliyor ve bu canımı yakıyor.
Kendimi ayaklı bir yapboz gibi hissediyorum. O da her seferinde bir parçamı alıp götürüyor. Onunla vakit geçirdikçe kendimden bir parça kaybediyorum. Sadece onunla beraberken kendimi tamamlanmış hissediyorum çünkü bütün parçalarım onda.
"Neden hayır?" diye sordu Aelyx. "O, diğer insanlar gibi değil." "Evet, onlar gibi," dedi Syrine. "Ve onun hissettikleri"-derken bir avucunu göğsüne bastırdı-"kalıcı değil. İnsanlar için aşkın ne demek olduğunu biliyorum. Onların tutkuları şeker gibi yanıyor; hızla ve ateşli bir şekilde. Ama o ateş söndüğünden yeni bir alev aramaya başlıyorlar. Sönmüş közlerin sıcaklığında ısınmak yerine kıvılcımların peşinde koşuyorlar."
Cara'nın gülüşü aydınlandı. "En çok neyini özlüyorum, biliyor musun?" diye sorup Aelyx'in cevabını beklemeden heyecanla tamamladı. "Kokunu."
"Neyimi?" dedi Aelyx. Duymak istediği şey bu değildi. Cara'nın da ona dokunmayı özlemiş olmasını ummuştu. "Bu, benim öpüşme becerilerim hakkında pek bir şey göstermiyor, değil mi?"
"O konuda endişelenmene gerek yok. Gayet beceriklisin," diyen Cara dudağını ısırıp ekledi. "İnanılmaz beceriklisin."
Bu cevap daha iyiydi. Aelyx oturduğu yerde doğrulduğunu fark etti. "Ama yine de en çok kokumu mu özledin? Özleyecek o kadar şey varken...."
"Müthiş bir kokun var. Tatlı ve baharatlı. Sanki içinde başka bir şey daha var... Uzun uzun yağan yağmurdan sonraki orman kokusu gibi," diyen Cara gözlerini kapattı ve hayallere dalarak burnundan derin bir nefes aldı. Kapısı tıslayarak açıldı ama odaya her kim girdiyse Cara hiç oralı olmadı. "Bütün L'eihrliler böyle mi kokuyor acaba diye merak ederdim ama öyle değilmiş, sadece senmişsin. Keşke yatarken senin gömleklerinden birini giyebilsem. Böylece sen yanımdaymışsın gibi olurdu."