Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Işid Tuzağı

Pierre-Jean Luizard

Işid Tuzağı Gönderileri

Işid Tuzağı kitaplarını, Işid Tuzağı sözleri ve alıntılarını, Işid Tuzağı yazarlarını, Işid Tuzağı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
119 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
kitap hakkında düşüncelerim!
Işid Tuzağı
Işid Tuzağı
İslam Devletinin ortaya çıkış sebebi olan mezhepsel, siyasal, tarihsel kökenlerini, İslam Devletinin uygulamalarının dinsel /siyasal göndermelerini ve ırak /Suriye - Lübnan denilen suni ülkelerin oluşturduğu Ortadoğuyu anlatan, ülkemiz'in mezhep, yeni Osmanlıcılık vs çabalarını, kürtlerin bu denklemlemde yer alma çabaları vs vs üzerine kısa ama etkili bir kitap, okunması gerekir.
Işid Tuzağı
Işid TuzağıPierre-Jean Luizard · İletişim Yayınları · 201632 okunma
AKP, Sünni cemaatlere dayanarak, Arap dünyasındaki mezhep çatışmalarını, hâkimiyetini genişletmek için kul­lanabileceğini zannetti. Ancak şu an, bu çatışmaların ken­di topraklarına sıçraması ve meydanın İslâm Devleti tarafın­dan tutulması nedeniyle, kapana kısılmış durumda
Reklam
2011’deki Arap isyanları işleri ta­mamen değiştirdi. AKP bir anlamda Arap Bahan’nın Müslü­man lideri olmayı hayal ediyordu ancak bu rüyadan çok acı bir şekilde uyandı.
AKP’nin “liberal” dönemi 2011’den sonra iki büyük enge­ le çarptı. Arap Baharı ve İstanbul’un merkezinde tartışmalı bir kentsel planlama projesinden çıkan, AKP’nin ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’ın artan otoriterliği karşısında toplu­ mun önemli bir bölümünün uğradığı hüsranı ifade eden Ge­zi Parkı eylemleri.
Arap dünyasıyla İsrail arasındaki çatışmadan doğan öngörü- lemeyen riskler nedeniyle, siyasi varlığı ve toprak bütünlüğü doğrudan en çok tehlike altında olan ülkedir. 1960’lı yılların sonunda yüz binlerce Filistinlinin ülkeye gelmesi, krallığın istikrarını bozdu. Mülteci kamplarında hüküm süren ve ne­redeyse isyana varan ayaklanmalar, ABD tarafından eğitilen Ürdün ordusu tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Bu bas­kı, 1970’te yaşanan “Siyah Eylül” olayında gerçek bir askerî operasyona dönüştü.
Irak’taki Amerikan askerî işgali ve Suriye’deki 2011 Arap Baharı sonuçta aynı kapıya çıktı: Devletin parçalanması ve topraklarının mezhepçi ve cemaatçi bazda bölünmesi.
Reklam
Diğer yandan, Musul ova­sında bulunan Hıristiyan köyler ya da Irak ve Suriye sını­rında bulunan Ezidilerin yaşadığı Cebel Sincar gibi Sünnile- rin mutlak çoğunluğu oluşturmadığı yerlerin işgali, iki ama­ca hizmet ediyordu. Bunlardan ilki jeostratejik bir gerekli­lik olarak, bölgede bütünlük içinde bir konsolidasyon sağla­mak, diğeri de çoktannlı ve şeytana taptıkları düşünülen Ezi­dilerin tahliyesi ve köleleştirilmesiydi.
Haziran ayı sonunda, merkezî hükümetin Şii milislere meydanı boş bırakması ve bu milislerin seferber olmasının yanı sıra, Kürtlerin 180 derece dönerek bu sefer merkezî hü­kümetin yardımına gelmeleri sayesinde, İslâm Devleti’nin Diyala eyaletindeki genişlemesinin aniden durduğuna tanık olduk. İslâm Devleti o andan itibaren, aralarında Türkmen Şiilerin de bulunduğu Sünni-Şii karma nüfuslu bazı şehir ve köyleri terk etmek zorunda kaldı. Bu, İslâm Devleti’nin Kürtlerle kalıcı bir anlaşma yapma ve (önce başkenti ileride de) tüm Irak’ı ele geçirme hayallerinin sonu oldu.
Islâm Devleti, el-Kaide’den farklı olarak, egemen bir yöneticisi (halife) ve bir ordusu olan (yani el-Kaide gibi sadece bir mücahit grubundan ibaret olmayan), hatta para bile basabilen, kuruluş aşamasında bir devlet fikrini öne çıkararak, iktidarını artık belirli bir toprak parçası üzerinde icra etmeyi amaçlıyor!
İslâm Devleti saldırdığı anda büyük bir bölü­mü firar eden, motivasyonu düşük bir Irak ordusunun öte­sinde, gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış ve Sünni bölgeler­de yabancı, zorba bir ordu gibi algılanan Irak ordusu vardı.
Reklam
Musul’un alınmasıyla beraber, Ebu Bekir el-Bağdadi, şehirdeki bir camiinin minberinden 29 Haziran 2014’te ken­disini halife ilan etti.
Islâm Devleti, Haziran 2014’ten itibaren gerçekten şaşırtı­cı bir şekilde genişleyerek neredeyse hiç savaşmadan Irak’ın Sünni Arap bölgelerinin dörtte üçünü ele geçirdi.
Yerel suistimallerin ve yolsuzlukların “aşın dozlara” var­ masının da ötesinde, kent sakinlerinin kulağına, düzenli olarak yerel Sünni seçkinlerden oluşan Bağdat’taki bazı si­ yasi temsilcilerin sistemli bir şekilde hukuki eziyetlere ma­ ruz kaldıkları ve çeşitli iddia makamlarının onları ülkeden kaçmaya ya da sürgüne gitmeye zorladıklarına dair bilgiler geliyordu. Bu duruma en güzel örnek, önce zorunlu olarak Kuveyt’e, ardından Suudi Arabistan’a ve son olarak da Tür­ kiye’ye sürgüne giden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tank el- Haşimi’dir. Tüm bunlar, bölgede yaşayanların gözünde -ki aslında pek çoğunun inanmak istediği- Irak politik siste­ minde bütünleşme umutlannın yok olmaya başladığına işa­ ret ediyordu
Irak’ın 2003’ten bu yana petrol gelirlerinin hiç durmadan arttığını ve petrol rantının farklı hükümetlerin elinde ye­rel klientelin sadakatini ve yerel milis hizmetlerini satın al­mak için bir araç olduğunu tekrar hatırlamak gerekir. Klien- talist bu politikalara en yoğun olarak başvuran Nuri El-Maliki hükümeti, farklı mezheplerden gelen liderlerin ve yerel ileri gelenlerin sadakatini doğrudan satın almayı tercih ede­rek, Sünni milisleri yumuşatmak ve kendine bağlamak ama­cıyla onlan maaşa bağlayan Amerikan politikası ile yollan- nı ayırdı. Bu durum, örneğin Musul’un bazı mahallelerin­de kitlesel yoksulluğun tam ortasında görülebilen refah do­lu sığınakların nasıl oluşabildiğini açıklar
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.