İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet'in Muhaliflere Cevabı

Muhammed B. Salih El-Useymîn

İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet'in Muhaliflere Cevabı Gönderileri

İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet'in Muhaliflere Cevabı kitaplarını, İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet'in Muhaliflere Cevabı sözleri ve alıntılarını, İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet'in Muhaliflere Cevabı yazarlarını, İsim ve Sıfat Tevhidinde Ehl-i Sünnet'in Muhaliflere Cevabı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebû Hanfe'nin, "Allah'ın gökte olduğunu inkar eden kâfir olmuştur" sözünü aktardıktan sonra şöyle demiştir: "Ebû Hanîfe'nin yoluna (mezhebine) intisâb edenlerder bunu inkar edenlere aldırmaz. İnandıkları şeylerin çoğunda Ebû Hanffe'ye muhalif olan Mu'tezile ve başka gruplar, kendilerini O'na nispet etmişlerdir. İnandikarı şeylerin bir kısmında Mâlik, Şafifi ve Ahmed'e muhalefet edenler de, kendilerini bazen bu imamlara nispet edebilmişlerdir."
Nitekim kelâmcılar, Allah-u Teâlâ'nın öz ve hakikati ile ilgili nakli terkederek akla itimad etmişler ve hatall neticelere varmışlardır. Sonradan üzerinde durdukları meselelerle ilgili nakli te'vîl ve tahrîf etmeleri, onları, ulaşmış oldukları neticelere uydurmak arzu ve gayretlerinden başka bir șey değildir. Bu sebepledir ki, aklın yanlış istikâmette bir ölçü olarak kullanılması neticesinde kelâm" adı altında teşekkül eden ilim, Ehl-i Sünnet âlimleri nazarında zemme (kınama ve yermeye) lâyık bir bid'at olmuş, taraftarları da, en az uğraştıkları bu ilim kadar mezmûm ve merdûd sayılmıştır.
Reklam
Ehli Sünnet inancı, insan idrakinin kuvvet ve kudretinin sınırlı olduğunu kabul ile, Allah-u Teâlâ'nın emirleriyle amel etmek ve kendi mutluluğuna neden olan inanç ve akâidini korumak esası üzerine kurulmuștur. Onlar bu görüşleriyle aklı ve onun idrak kudretini küçültmüş değillerdir. Nitekim Hz. Peygamber -Sallallhu aleyhi ve sellem - bir hadisinde "Hâkim hükmedeceği zaman ictihad ederde sonra ictihadında isabet ederse kendisine iki ecir vardır. Yine hükmedeceği vakit ictihadda bulunur, (fakat ictihadında) yanılırsa ona da bir ecir vardır" diyerek fıkıh bablarına taalluk eden meselelerde aklın kullanılabileceğini, doğru kullanıldığı takdirde onda yalan ve yanlışIık olmadığını belirtmiş oluyordu.
Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: "Yahûdiler 71 firkaya, Hıristiyanlar da 72 firkaya ayrıldılar. Ümmetim ise 73 firkaya ayrılacaktır. Onlardan sadece biri dişında hepsi ateştedir. " İbnu'l-Cevzî bu hadisi açıklarken söyle demiştir: "Biz firkalara ayrılmanın ne olduğunu da, bu fırkaların asılları olan firkaları da biliyoruz. Şöyle ki, bu fırkalardan her bir grup kendi içinde fırkalara ayrılmıştır. Velev ki biz bu firkaların isimlerini ve görüşlerini tam olarak bilmesek bile. Bizim için firkaların asllarından şunlar kesin olarak ortaya çıkmıştır: Harûriyye (Hâricîler), Kaderiyye, Cehmiyye (Mu'tezile), Mürcie, Râfıza ve Cebriyye. İlim ehlinin bir kısmı da şöyle demiştir: Sapık firkaların ashı bu altı firkadır. Bu firkalardan her biri de kendi içinde 12 fırkaya ayrılmıştır. Böylece toplam 72 firka olmuşlardır."
Allah-u Teâlâ kendi öz ve hakikatini bildirmiş olmamakla beraber, kendisine bazı isim ve sıfatlar izâfe etmiş, önce bir ve tek olduğunu, fillerinde hicbir ortağı bulunmadığını,ilim,kudret ve irade sâhibi olduğunu bildirmiş, sonra da bütün eksikliklerden tenzîh edilmesini emretmiştir.O'nun, bir taraftan kendisine mahlûkâtın sâhip olduğu lim, kudret, irade ve sıfatlarını izafe etmesi, görme, ișitme, konuşma, el, yüz, göz vb. gibi bazı isim diğer taraftan her türlü eksikliklerden tenzihini emretmesi, bu konularda gelen ayet ve hadislerin müslümanlar arasında çeșitli yönlerden anlaşılmasına yol açmış ve gruplasmalar, isbat ve tenzihin ifrat derecesine varan uçları üzerinde teșekkül ederken, bu iki zit kutup arasında da Kitap ve Sünnet'e dayanan akaidin korunmasını üzerine alan Ehl-i Sünnet âlimleri orta yolu muhafaza_etmişlerdir. Zıt kutuplarda teşekkül eden bu gruplardan Cehmiyye-Mu'tezile, tenzihte ifrata (aşıri) giderek, Allah-u Teâlấ'yı mahlûkattan herhangi bir şeye benzetmek endişesiyle bütün sıfatları, hatta bir kismi daha da ileri giderek isimleri O'ndan nefyetmişler, bu konuda gelen ayetlere te'vîl yolu ile değişik anlamlar vermişler, hadisleri ise reddetmişlerdir. Bunların karşısında yer alan Müşebbihe-Mücessime gibi diğer gruplar ise, el, yüz, göz ve buna benzer isim ve stfatlardan bahseden ayet ve hadislere dayanarak Allah-u Teâlyı, eli, yüzü, gözü ve çeşitli sıfatları olan mahlûkâta benzetmişler ve ispatta ifrata gitmişlerdir. Bu sûretle gruplar arasında başlayan mücâdele, "kelâm" adı altında gün be gün şiddetini artırmış.Müslümanların birliğini bozmuş, akâidinde derin yaralar açmıştır.
Geri16
65 öğeden 61 ile 65 arasındakiler gösteriliyor.