İslam Düşüncesinde Sevgi Teorileri

Hatice Toksöz

En Beğenilen İslam Düşüncesinde Sevgi Teorileri Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen İslam Düşüncesinde Sevgi Teorileri sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İslam Düşüncesinde Sevgi Teorileri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir insanın insanlar tarafından sevilmesinin birinci nedeni zâtının iyi/erdemli oluşudur. İkinci sebebi ise ihsandır. Çünkü erdemlere sahip olup, ilmi ve hikmeti tercih eden, cömertliği ve adaleti seçen kimse, geçici mal varlıklarına ihtiyaç duyduğu kadar değer verip, daha fazlasına rağbet etmeyip açgözlülükten nefret eden ve ihsanda bulunan kimsedir.61 Çünkü insan fıtrî olarak kendisine iyilik yapanı sever; kötülük yapana karşı ise nefret duyguları besler. Hatta Gazzâlî, insan için “iyiliğin kölesi” tabirini kullanmaktadır. Zira kendisine yapılan iyilik sebebiyle insanın hiçbir ilişkisi olmayan bir yabancıyı dahi sevmesi mümkündür. Esas itibarıyla sevginin sebebi olan ihsan, birinci sebebe dönüktür. Zira iyilik yapan ve ihsanda bulunan biri, gerçekte kendi zâtının kemâli sebebiyle fiillerini gerçekleştirir. Her ne kadar ihsan başkasına yönelik olsa da hem ihsanın kendisi sevilir hem de davranışı yapan kişiye geri döner. Bazı durumlarda ihsanın kendisi bizzât sevilirken, o fiili yapan kişi ihsana vasıta olduğu için sevilir. Meselâ, sıhhatin kendisi bizzat sevilirken; doktor sıhhate vasıta olduğu için sevilir. Benzer şekilde ilim, bizatihi sevilirken; hoca da ilmi öğretmesi sebebiyle sevilen konumundadır.62
Kötü ahlâk sahibi kimse, cehaletinden dolayı iyilikle kötülüğü birbirinden ayırt edemez; iyilik olmadığı hâlde kötü davranışları iyilik zanneder. Böylece bütün işleri kötü olur. Özü kötü olan bu kimse yine kendisi gibi, kötü kimselerle arkadaşlık ettiğinden dolayı kötü fiillere arzusu katlanarak artar ve süreklilik kazanır. Bunun sonucunda da etrafında kendisini seven, öğüt veren kimse olmadığından mutsuzluğa duçar olur. Buna karşılık iyi fiilleri gerçekleştiren ve erdemlere sahip olan kimse sürekli olan ve gittikçe artan gerçek iyilikleri bulur.59 Dolayısıyla bir insanın sevilmesi için birinci şart onun zâtı itibarıyla iyi/erdemli bir insan olmasıdır. Zâti bakımından iyi ve erdemli olması onun sevilmesine neden olmaktadır. Bu, Gazzâlî’nin bir insanda sevginin gerçekleşebilmesi için gerekli sebeplerden biri olarak zikrettiği durumdur. Çünkü bu, herhangi bir iyiliğinden dolayı değil de sadece zâtından hoşlanıldığı için sevmedir. Gazzâlî, bu tür sevgiyi hakiki sevgi (elhubbü'l-hakîkî) olarak değerlendirmektedir. Başka bir ifadeyle bu sevgi, hüsnü’l-cemâlîdir. Güzelliğin ne olduğunu bilen, anlayan herkes sever. Ancak buradaki güzellikten kasıt, sadece maddî değil, ahlâkî anlamda da olan güzelliktir. Dolayısıyla bu tür sevgi, başka bir sebepten dolayı değil, sadece güzelliği ve zâtı için gerçekleşir.
Reklam
Gazzalinin açıklamalarından hareketle, Allah sevgisinin insanlar arasında sevgi ve ülfet duygularının yaygınlaşıp, insanların gönül bağlarının kuvvetlenmesine büyük katkısının olduğunu söyleyebiliriz. Zira Allah sevgisi, var olan her şeyi ve insanları sevmeyi de kapsamaktadır. Böylece insanda fıtrî olarak bulunan sevgi, ben merkezli olmaktan çıkıp, toplumsal bir boyut kazanabilecektir. Zira yukarıda belirtildiği üzere, ancak ahlâkî yetkinliği kazanmış insanlar iyilik ve güzellik gibi üst değerleri severler.150 Dolayısıyla ahlâkî yetkinliği kazanmış insanların çoğunlukla olduğu bir toplumda da sevgi ve iyilik yaygın bir şekilde mevcut olur ve bunun neticesinde bir sevgi ahlâkı oluşturmak mümkün olur. Çünkü sevgi ahlâkının mümkün olduğu toplumdaki insanların en önemli özelliği, diğerkâmlık niteliğine sahip olmalarıdır. Ben merkezcilik, sevgi ahlâkında hoş görülmeyen bir özelliktir.151
Alemde var olan her bir varlığın yetkinliğinin kendi türünün niteliklerinin ortaya çıkması ile gerçekleşeceği fikrinden hareketle insanın yetkinliğinin de ancak diğer insanlarla birlikte ortaya çıkacağı ifade edilmektedir.104 Nitekim Yahyâ b. Adi’yé göre insanlar, nicelik bakımından çok olmakla birlikte, hakikatte, yani nefsleri itibarıyla birdir ve bu birlik sayesinde insanlar, birbirlerine karşı sevgi ve muhabbet duygusu taşımaktadırlar.105 Fakat bütün insanlar tek bir hakikatte birleşmiş olsalar da insanî nefs, birbirinden farklı birçok güce sahiptir. Bu güçlerden de çok sayıda insanî iyilikler ortaya çıkmaktadır. Ancak tek başına bir insanın bütün iyilikleri yerine getirmesi onun gücünün üstünde bir durumdur ve bir insan topluluğunun söz konusu iyilikleri yüklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle insanların sayıca çok olmaları, ortak mutluluğa ulaşabilmeleri ve birbirleriyle yardımlaşarak eksikliklerini giderip yetkinleşebilmeleri için topluluk oluşturmaları bir zorunluluk olarak görünmektedir. Böylece insanlar arasında iyilikler ve mutluluklar paylaşılmış olacaktır. İnsanlardan her biri, bir görev yaptığı takdirde topluluk yardımlaşacak ve insanî mükemmellik ortaya çıkacaktır. Fakat insan topluluğunun mükemmelliğe ulaşabilmesi için birbirini sevmesi bir zorunluluktur.
Sevgi,marifetin meyvesidir(el - muhabbetü semeretü'l ma'rife).Marifet olmazsa sevgi de olmaz.Benzer şekilde,marifet zayıf olursa,sevgi de eksik olur. Dolayısıyla marifet ve sevgi arasındaki ilişki dogru orantılıdır. Biri yükselirse diğeri de yükselir. Konuyla ilgili olarak Gazzâlî, Hasan-ı Basrî’nin (6.1 10/ 728) , “Rabbini bilen O'nu sever, dünyayı bilen ondan nefret eder" sözünü nakleder. Bu bağlamda Gazzâlî, kendini bilen ve seven insanın, kendisini yaratan Allah’ı tanımaması ve sevmemesinin mümkün olmadığını söylemektedir. Ona göre nasıl ki insanın kendini sevmesi zarurîdir, benzer şekilde kendisini yaratan, devam ettiren, gizli ve açık bütün niteliklerini tamamlayan Allah’a inanıyorsa O’nu sevmesi zaruridir.” Dolayısıyla Gazali'nin düşüncesinde Allah’ın dışında başka şeylere karşı sevgi besleyen insan, O'nu gerçek anlamda tanımayan, arzularının peşinden giden ve meleklere yaklaşmayıp melekût âleminden mahrum kalan kimsedir)”
“Ruhlâr, (ruhlar âleminde) toplu halde bulunan bir ordudur. Onlardan birbirini tanıyanlar birbirleri ile anlaşırlar, ülfet ederler tanımayanlar ise ayrı dururlar”(Buhari) hadisini örnek verir. Gazzâlî, mezkür hadise göre, insanların birbirlerine düşmanlık beslemesini ayrılığın; birbiriyle anlaşmasını münasebetin neticesi olarak değerlendirmektedir.139 Ayrıca İnsanların ruhî bakımdan gizli bir münasebetinin olduğuna işaret eden mezkür hadis, ruhlar âleminde birbirleriyle tanışan ruhların aynı şekilde dünyada birbiri ile ülfet edeceğini vurgulamaktadır. Bununla birlikte iyi insanların iyilerle, kötü karakterli insanların da kötülerle ünsiyet edebileceğine dair işaretler vardır. Nitekim Türkçe’de “Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü mezkúr hadisin işaretlerini doğrulamaktadır.140
Reklam
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.