Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Önderleri Tarihi 4

Ebu’l Hasan Nedvi

Sayfa Sayısına Göre İslam Önderleri Tarihi 4 Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre İslam Önderleri Tarihi 4 sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre İslam Önderleri Tarihi 4 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Zannetme ki mürşid pîrin işi bitip tükenmiştir; Üzüm çubuğunun damarlarında binlerce kâse içilmemiş şarap vardır."* İmam-ı Rabbani Hazretleri ve onun yenileme mücadeleleri, başarılı çalışmaları üzerinde, çok yazılar yazılmıştır; ama şimdi de çok şey yazılabilir. Daha pek çok yazılması gereken şeyler yazılmayı beklemektedir."
Sayfa 22 - Kayıhan Yayınları | *Muhammed İkbalKitabı okudu
"Hindistan denizlerle ve göklere yükselen sıradağlarla çevrilmiş olmasına rağmen -dış dünya ile bağlantısı Belûcistan'ın Bolan geçidi ve kuzeybatı sınırındaki Hayber geçidi idi- ilim ve kültür bakımından dış dünya ile tamamen kopmuş değildi. Yararlanma ve başkalarını kendi bilgilerinden yararlandırma faaliyetleri sürüyordu. Faydalanması faydalandırmasından ve "geliri" "giderinden" daha fazlaydı. Böyle olması da tabii bir şeydi. Çünkü Hindistan'a ilim ve dinin ikisi de Türkistan ve İran yoluyla ulaşıyordu."
Sayfa 55 - Kayıhan Yayınları | Hicri 10. AsırKitabı okudu
Reklam
Müslümanların huzursuzluğun sebepleri
Fikrî Dağınıklığın ve Huzursuzluğun Sebepleri Tarih ve felsefe tarihi araştırmaları gösteriyor ki, fikrî huzursuzlukların, kanlı tepkilerin ve düşünce bozukluklarının ortaya çıkışının ana sebepleri genellikle aşağıdaki şekilde olmaktadır: 1.Toplumun; sözleriyle hareketlerinin, inançlarıyla yaşayışlarının birbirine uymaması, çelişkili olması, zekâ fışkıran yapıdaki insanlarda, kaynayan duygulara sahip kimselerde derin sarsıntılar meydana getirir ve bu sarsıntılar bir noktaya gelince isyan çağrışımlarını ve karşı koyma içgüdülerini harekete geçirir. Bu huzursuzluğun kendisi eğer yeni bir düzenleme ortaya çıkaramazsa, o zaman sarsıntı ve huzursuzluk içinde olan kişi' ler inançlardan şüphe duymaya başlamakta ve tereddütlere kapılmaktadır. Genellikle bu hareketler hızla aşırılığa ve taşkınlığa dönüşmekte, sonunda bunlar; bozulmuş, kokuşmuş ve düzensiz toplumdan daha kötü dinî bakımdan sapık, siyasî bakımdan tehlikeli ve cemiyet için parçalayıcı bir şekil almaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, 10. asırda servetin ve eşyanın bolluğu, mevki ve makam hırsı ve onlara ulaşma yarışındaki mücadele; işte bu sözle davranış, inançla yaşayış arasındaki uyuşmazlığı ve tezadı meydana getirmişti. Sonuç olarak da dini, ahlâkî prensipleri, talimatı rafa kaldırarak makam ve mevkiler elde etmek veya zevkü safa sürmek için her çeşit edepsizliği, yolsuzluğu işleyen bir dünyacılar, dünyaperestler zümresi ortaya çıkarmıştı.
"...Ağır bir riyazat ve mücahedeye girdi. Uzun süre dağlarda, vadilerde uzlete çekilmeyi tercih etti. İşte böyle hareketlerin sonucunda genellikle (özellikle mürşid-i kamil'in kontrolünden ve yol göstermesinden uzak kalındığı sıralarda) öyle bir takım hisler, işaretler, belirtiler hissedilir ki, bunların yanlış değerlendirilmesinden dolayı insanın ayağı sürçer, batıla kayar. Bazı kereler de asılsız kesin bir kanaat ortaya çıkar. Gerçeğe ulaşamayan, sağlam ve kesin bir bilgi elde edemeyen böyle kişiler, sözleri yanlış mânalara çevirebilirler ve gaybtan gelen işaretleri yanlış yorumlayabilirler. Nitekim o böyle bir durumda iken, bir yolculuk sırasında Mehdi olduğunu iddia etti. Ondan sonra da çeşitli kereler değişik yerlerde kendisinin, "geleceği bildirilen Mehdî olduğunu" ilan etti ve herkesi buna inanmaya davet etti."
Sayfa 66 - Kayıhan Yayınları | Conpurlu Seyyid Muhammed (h.847-910)Kitabı okudu
"Merasimlere bağlılık ve dış görünümlere aşırı değer verme zirveye ulaştığında toplum ahlâkî ve fikri çöküşün, ilmî ortamlar ise en katı donmuşluğun avı olurlar. Eğitim düzeni ruhsuz, gerçekçilikten uzak ve akılcı yapıda olanları tatmin edip doyurma yeteneğinden mahrum olur. O zaman insanlar, ortaya çıkan akımlarda aklını ve ruhunu tatmin edecek, teskin edecek malzeme bulurlar. (Yanlış veya doğru bir metodla) bu daireden dışarı adım atarlar."
Sayfa 73 - Kayıhan YayınlarıKitabı okudu
"...Hadis sayesinde, her devirde dinin sağlam karakteri ortaya çıkar. Onun sayesinde, İslâm ümmetinin düşünce ve hareketlerinde, dinin aslından Peygamberin örnek şahsiyetinden ve sahabe ile tâbiînin hayatlarından ne kadar uzaklaşıldığı ve sapma meydana geldiği sağlam olarak ölçülür."
Sayfa 74 - Kayıhan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"H. 10. asır; bu asrın sona ermesi ve İslâm takviminin birinci bin yılının tamamlanması ve ikinci bin yıl (elfisâni)'ın başlaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Genel olarak bu değişiklik ve geçişin hiçbir önemi yoktur.. Dünyanın uzun ömrü ve insan hayatının her asırda bir yaprak çevrilen geniş takviminde bir bin yılın tamamlanmasıyla da 11. yüzyılın yeni yaprağı çevrilmek üzereydi. Fakat kafalarda müthiş bir dağınıklık, inançlarda muazzam bir sarsıntı vardı. Dinin sağlam şekilde bilinmesinden ve Kitap ile sünneti tanımaktan sadece habersiz ve gafil olmak şöyle dursun, hatta nefret ve tiksinti duyuluyordu. Eski Yunan bilimleri insan aklının ulaşabileceği en son seviye kabul edilerek bu ilimlere "hikmet", "bilgelik bilimlerı" ve insan bilgi ve tekâmülünün ufukları içinde "berrak bir ufuk" deniyordu. Sözü uzatıp şişiren, habbeyi kubbe yapan eğitim düzeni ve ders programları; ilim ortamının gelişmesi diye gösteriliyordu. Peygamberin verdiği haberlerle, semavi kitaplarla, vahyin gökten inmesiyle, Kur'an âyetleriyle alay edilerek hakaret ediliyor; ona iman etmek kör bir taklit ve akıl düşmanlığına eş kabul ediliyordu. Bununla birlikte o devrin idarelerinden ve siyasî düzenlerinden -ki onlar doğru veya yanlış şekilde dinden destek sağlarlar ve onu kendi iktidarları için arkasına gizlendikleri bir sığınak kabul ederlerdi- bıkkınlık da isyan ve başkaldırı sınırına ulaşmıştı."
Sayfa 75 - Kayıhan YayınlarıKitabı okudu
Siz çıldırmışsınız..
"Bu ifadede islâmî bir terimin korkunç saptırılması vardır. (Ekber) sultanın adıdır. Allahu Ekber derken Allah Ekber'dir manası çıkar. Burada "Ekber" en büyük manasına gelirken, aynı zamanda Sultanın adı olduğu için: (Allah Padişah Ekber'dir) manası da çıkar ki onu söyleyenlerin amacı da budur. Nitekim Sultanın asıl adı Celaleddin olduğu için her müslüman Allahu Ekber deyince karşısındaki Celle Celâlüh der. Halbuki bu sapık adamlar (Padişah Celaleddin'in şanı yüce oldu) manasına gelmek üzere bu kelimeyi kullanmışlardır."*
Sayfa 134 - Kayıhan Yayınları | *Çevirmenin notuKitabı okudu
Müceddidi'l-elfi's-sânî <3
"...Fıtrat dini İslam'ın tertemiz ağacının geliştirilip meyve vermesi için 400 seneden beri sürekli en değerli insan güçlerinin, yeteneklerinin, gönül ehli ve maneviyat erbabı kimselerin ruhani gayretlerinin sarf edildiği o dönem Hindistan'ı; fikrî ve kültürel bir dağınıklığa, dinden çıkış (irtidat) yoluna sapmıştı. Bu irtidâtın arkasında devrin en büyük imparatorluğu ve askeri gücü vardı. Bu harekete o dönemin çeşitli zeki ve yetenekli insanlarının ilmî ve fikri yardımları da oluyordu. O zaman eğer durum böyle devam etseydi de bu küfre gidiş yolunu keserek ayağa kalkan güçlü bir kişi veya inkılap meydana getirecek bir olay ortaya çıkmasaydı, bu memleketin akıbeti H. 11. asırda; bugün dünyanın sadece İspanya adıyla bildiği müslüman Endülüs'ün H. 9. asırda karşılaştığı veya Rus ihtilâlinden sonra Türkistan'ın H. 14. asırda uğradığı akıbet gibi olurdu. Fakat; Şiir: "Bir yiğit adam gaipten geldi ve büyük bir iş yaptı."
Sayfa 142 - Kayıhan YayınlarıKitabı okudu
"İmam-ı Rabbani Hz. Ömer soyundan gelmekle övünür, dinî hamiyet ve gayretini o soyun gereği ve tabii bir sonucu kabul ederdi. Genel Ehl-i Sünnet'e ve İslâm inançlarına ters düşen Şeyh Abdülkerim Yemenî'nin bir görüşünü duyunca elinde olmayarak kaleminden şu sözler çıktı: "Efendim, bu fakirin bu tür sözleri dinlemeye tahammülü yoktur. Elimde olmadan Ömer Faruk'un soyundan gelme Farukluk damarım harekete geçmektedir." (Mektup 100. Molla Hasan Keşmirî adına yazılmış, 1. cild.) Bir diğer mektubunda Sâmâne kasabasında Cuma hutbesinde hatibin Hulefâ-i Râşidîni bilerek zikretmediğini görünce şöyle yazmıştır: "Böylece insanı şaşırtan bu sözü işittiğimde feverân ettim ve Farukluk damarım harekete geldi. Birkaç kelime ile ikaz ettim." (Mektub no: 13, 6. bölüm, 2. cild.)"
Sayfa 147 - Kayıhan Yayınları | dipnotKitabı okudu
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.