Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Önderleri Tarihi 4

Ebu’l Hasan Nedvi

İslam Önderleri Tarihi 4 Sözleri ve Alıntıları

İslam Önderleri Tarihi 4 sözleri ve alıntılarını, İslam Önderleri Tarihi 4 kitap alıntılarını, İslam Önderleri Tarihi 4 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Allah Teâlâ'yı sağlam bir şekilde tanıma, doğru ölçüde bilme ancak peygamberler aracılığıyla olabilir. Nasıl “akl”ın yeteneği ve kavrama gücü duyuların ötesinde ise, aynı şekilde “peygamberlik”in yeteneği ve yetkisi de aklın ötesindedir. Allah'a saygı duymanın, baş eğmenin, emrine uymanın ve onu eksiksiz tanımanın en doğru yolunu anlamak ancak peygamberliğe bağlıdır ve peygamberlerin verdikleri bilgilerle, onların öğretileriyle sınırlıdır.
Her ne kadar akıl bir delil (yol gösterici) ise de tek başına kesin bir delil değil ve kendisinin delil olmasında kusursuz da değildir. Kusursuz delil ve mutlak ispat peygamberlerin gönderilmesiyle gerçekleşmiş ve Allah önünde sorumlu olan (mükellef olan) kimselerin mazeret ileri sürmede ağızları kapatılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Müjde veren ve korkutan peygamberler gönderdik; tâ ki o peygamberlerin gönderilmesinden sonra insanların Allah karşısında mazeret olarak ileri sürecekleri hiçbir delilleri kalmasın. Allah her şeye gücü yeten ve hikmet sahibi olandır.” (Nisa/165) Bazı konuları kavramakta aklın âciz ve yetersiz kaldığı ispat edildiğine göre, bütün şeriat emirlerini akıl terazisine vurmak hoş değildir. Daima bu meseleleri, hükümleri akla uygun düşürmeye çalışmak, ona bağlı kalmak aklın her şeye yeterli olduğuna inanmaktır ve peygamberlik ölçüsünü, yolunu inkâr etmektir! Allah bizi bundan korusun.
Sayfa 216Kitabı okudu
Reklam
İmam-ı Rabbani'nin Allah'a kavuşmasına yaklaşırken verdiği tavsiye
Allah’a kavuşmasından bir süre önce kendinden geçip istiğrak haline girdi. Oğulları, bunun aşırı bitkinlikten mi veya manevî cezbeden mi olduğunu sorduklarında o, bunun manevî cezbe hali olan istiğraktan dolayı olduğunu, bazı meseleler ve gerçeklerle karşı karşıya olduğunu söyledi. Bu bitkinlik ve ağır hastalık halinde sünnete bağlılığı ve bid’attan sakınmayı, zikir ve murakabeye devam etmeyi tavsiye buyuruyordu. “Sünneti dişlerle yakalamahdır” diyordu. Buyurdu ki: “Bu şeriatın sahibi Peygamber Efendimiz: ”Din nasihattir” buyruğuna uygun olarak ümmetinin hayrına uğraşmaktan ve onların iyi hale getirilmesine, düzeltilmesine çalışmaktan bir dakika geri durmamıştır. Muteber din kitaplarına tam uymak ve ona göre amel etmelidir. Benim teçhiz ve tekfinimde tamamen sünnete göre hareket ediniz. Hiçbir sünnet terk edilmemelidir.”
Sayfa 173Kitabı okudu
Kâfirlerin kutlamalarına değer vermek
Hinduların bayramlarına, kutlamalarına değer vermek ve yahudilerin benimsedikleri merasimler gününü kutlamak da şirki gerektirir, küfrü icab ettirir. Nitekim Hinduların boya bayramı (Divali) günlerinde cahil Müslümanlar, özellikle onların kadınları kâfirlerin âdet ve merasimlerini taklid etmekte ve kendi bayramı gibi kutlamaktadırlar. Kâfirlerin “divâli” denen bayramlarında hediyeleşmeleri gibi, Müslüman kadınlar da kızlarına, kız kardeşlerine tamamen müşriklerin renk ve biçiminde hediyeler göndermektedirler. Kaplarını “tamamen kâfirlerin boyasıyla” boyamaktadırlar ve kırmızıya boyanmış tatlılar doldurarak göndermektedirler. O kutlamaya ve kutlama gününe çok önem vermektedirler. Bütün bunlar şirk olup İslâm dinini inkâr etmek demektir.”
Sayfa 264Kitabı okudu
"...bizim gerçekleri tam göremeyen ve olabilir ile olmuş arasında bocalayan yetersiz aklımız..."
Sayfa 269 - Kayıhan Yayınları | İmam Rabbanî, 266. Mektup, 1. CiltKitabı okudu
"Gönülden Kopan Herşey Gönüle Akar: İmam-ı Rabbani işte bu üst kademedeki komutanları ve devlet idarecilerini kendisine muhatap almış, onlarla mektuplaşma yoluna girmişti. Kâğıt sayfaların üzerine kalbinin parçalarını çıkararak koyduğu bu mektuplar; kendi derdini ve samimiyetini, heyecan ve duygularını kalem gücü ile ifade eden bir mektuplar mecmuası olarak, dünyanın herhangi bir dilinde bir dinî ıslah çalışmasını ve akımını tarihe havale eden eser olması bakımından özel bir imtiyaz taşımaktadır. Yüzlerce sene geçtikten sonra bile bugün dahi o mektuplarda etki ve gönül okşayıcılığı bulunmaktadır. Bu mektupların kendilerine yazıldığı kimselerin gönüllerinde ne gibi tesirler bıraktığı kolayca tahmin edilmektedir. Aslında bu mektuplar; İmam-ı Rabbânî'nin davet ve tebliğinin elçisi, onun yaralı gönlünün sağlam tercümanı, gözyaşlarının damlaları ve ciğerinden parçalardır. 10. asırda Hindistan'ın büyük Moğol İmparatorluğu'nda meydana gelen büyük inkılâpta bu mektupların önemli bir payı ve büyük bir etkisi vardır."
Sayfa 371 - Kayıhan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İmam Malik ne güzel buyurmuş: "Kim İslâm'da bir bid'at ortaya çıkarır da onu güzel görürse o kişi; Hz. Muhammed (s.a)'in Allah'tan getirdiği emirleri (hâşa) eksik bildirerek peygamberlik görevine ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü Allah Teâlâ "Bugün ben sizin dininizi tamamladım" buyuruyor. O gün (peygamberin döneminde) dinden olmayan şey bugün de dinden olamaz."
Sayfa 309 - Kayıhan YayınlarıKitabı okudu
İmam-ı Rabbani'nin vefat anı
Safer ayının 29. günüydü. Ertesi gün Rebiülevvel ayıydı. Cenaze yıkanmaya getirilince insanlar gördüler ki o, namazdaki gibi elleri bağlı, sol elin bileği üzerine sağ elin baş parmağı ile diğer parmakları halka gibi geçirilmiştir. Oğulları, öldükten sonra ellerini çözdüler; fakat yıkadıktan sonra yine insanlar onun iki mübarek elini önceki şekilde, namaz hali gibi bağlı olduğunu gördüler. Bu durum sonuna kadar öyle kaldı. Yüzüne bakıldığında tebessüm ediyor gibi görülüyordu. ”Bu dünyada öyleyaşa ki, ölümün sırasında Herkes ağlayan olsun, sen de gülen ol.” Eller ne kadar birbirinden ayrılsa da yine namaz halindeki gibi birbirinin üzerine kendiliğinden geliyordu. Yıkanlp kefenlenme işlemi tamamen sünnete uygun yapıldı. Büyük oğlu Hâce Muhammed Saîd cenaze namazım kıldırdı ve mübarek cesedini en son istirahat yerine indirdi.
63 yaşında vefat etmişti.Kitabı okudu
Allah Tektir
Bir gün Salih Hattânî'ye söyle dedi: "Bizim keseden biraz karanfil getir.” O da gidip altı karanfil alıp geldi. Bunu görünce hafıf öfkeli bir eda ile buyurdu ki: “Bizim sofular (müridler) hâlâ Peygamberimizin hadisinde bildirilen "Allah tektir, teki sever” prensibine dikkat etmiyorlar. Buna " dikkat etmek ise, müstehabdır. Müstehabı insanlar ne zannediyorlar? Allah'ın hoşuna giden öyle müstahap bir amelin karşılığında âhiret verilse hiçbir kıymeti yoktur”
Sayfa 177Kitabı okudu
Bid'atların dine girişi
Hicrî 4. asrın başlarında Abbasi Halifeliği, gençliğinin zirvesinde bulunduğu sırada ve büyük İslâm şehri Bağdat, medeniyetinin en üstün noktasına ulaştığı bir sırada dinde bozgun. culuğun ortaya çıktığı, bid’atların ve dini tahrif çığırının kesin şekilde başladığı tahmin edilmektedir. Tasavvufun, bugüne kadar basılma imkânına kavuşan en eski kitabı, Şeyh Ebu Nasr Sirac hazretlerinin ( Ö.H. 378) Kitab el-Lem'i dir. Bu kitabın bir bölümü “Allah’ın Resülüne uyma ve onu Örnek alma kitabı” adını taşımaktadır. Bundan sonra Seyyid Ali Hecvirî hazretlerinin ( Ö.H. 465) kitabı, Keşf el-Mahcüb’ da galiba bundan dolayıdır ki “Şeriatı" korumadan hakikati ayakta tutmak imkânsızdır... ve şeriatsız hakikati aramak ise münafıklıktır” uyarısı yapan ifadeler kullanmıştır.
Sayfa 250Kitabı okudu
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.