Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslamcılığın Değişen Dili

Nazım Maviş

En Eski İslamcılığın Değişen Dili Gönderileri

En Eski İslamcılığın Değişen Dili kitaplarını, en eski İslamcılığın Değişen Dili sözleri ve alıntılarını, en eski İslamcılığın Değişen Dili yazarlarını, en eski İslamcılığın Değişen Dili yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok partili dönemde İslamcılık
1946'da başlayıp 1969'a kadar süren bu dönem temel dini ihtiyaç ve taleplere dönük etkinliklere yoğunlaşıldığı, dindarlığın muhafazakårlık, milliyetçilik, mukaddesatçılık gibi isimlerle tanımlandığı, İslamcılığın belirgin bir siyasal kimlik olarak tebarüz etmediği bir dönemdir.
Çok partili dönemde İslamcılık
Cumhuriyet döneminde İslamcılığın bağımsız bir siyasal kimlik olarak varoluşu 1969'dan sonraki dönemde gerçekleşmiştir. 1969'dan sonraki yıllarda İslamcılık, Mısır kökenli İhvan-ı Müslimin ve Pakistan kökenli Cemaat-i İslami'nin etkisiyle şekillenmiştir. Özellikle Hasan El-Benna, Seyyid Kutup ve Mevdudi gibi düşünürlerin eserlerinin Türkçeye tercüme edilmesiyle İslam bağımsız bir siyasal kimlik kazanmaya başlamıştır.
Reklam
Çok partili dönemde İslamcılık
Türkiye'de İslamcılığın özgün bir kimliğe sahip olamamasının önemli nedenlerinden biri Kemalizm'in modernleşme politikalarının dine tayin ettiği yerdir denebilir.
Müslüman toplumun "cahili" olarak tanımlanması İslamcıların toplumdan kopuşunun yolunu açmıştır.
Müslüman Kardeşler, “cihad" kavramına merkezi bir rol yüklemiş ve ideolojilerinin temel unsurlarından biri yapmışlardır (Lia, 2012, s. 125). İhvan. cihadı "kutsal savaş" olarak bilinen klasik kalıbın dışına çıkararak, emperyalizme karşı savaşmak, Müslümanların kalkınma ve gelişmesi için caba harcamak, İhvan davasının yayılması için çalışmak anlamıyla yeniden kurgulamıştır. “Cihad” kavramı modern İslamcı hareketlerin ideolojik motivasyon kaynaklarından biri olarak var olmuştur.
Din eksik değilken, insanların dinden anladıkları eksik, hatta yanlış olabilir. Din kutsal ve semavidir. Oysaki dini bilgi insanidir. Din sabitken dini bilgi değişebilir. Dolayısıyla bizim dini anlayışımız mutlak ve tek hakikat değildir. (Suruş,1994 s.78)
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Özellikle siyasi ve hukuki meselelerin dinin "aslı" ile ilgili olmadığı, beşeri ve zamana bağlı hususlar olduğu düşüncesi "din" ve "şeriat" kavramları arasına konulan fark, İslamcı siyasal söylemi "mutlak hakikat" formundan çıkarmıştır. Dolayısıyla 1990'lı yılların İslamcı söyleminde siyasal meseleler "itikad" zemininden çıkarılarak "içtihat" zeminin de tartışılmıştır. Bunun sonucu olarak İslam devleti inancı kutsiyetini yitirmiş, demokrasi meşruiyet zemini kazanmış insan hakları, özgürlükler, çoğulculuk vb. konularda batılı argümanlar içselleştirilmeye başlanmıştır.
İstikrarın koruyucusu orta ve üst sınıflardır. Zenginleşen Müslümanlar, elde ettikleri zenginlik ve siyasi pozisyonların korunabilmesi adına istikrar ve düzen konusunda daha mutedil, muhafazakâr bir politik tutuma yönelmeye başlamışlardır. Bu anlamda yoksunlukları nedeniyle ulaşamadıkları ve gayri meşru gördükleri davranış ve tüketim biçimleri, yeni durumda kanıksanmaya başlanmıştır.
Sayfa 118Kitabı okudu
Özellikle RP'li belediyeler, halkla-İslamcı siyasetin bir birini tanımalarının ve aracısız etkileşiminin kanalları olmuştur. RP üzerinde üretilen korku imajı, RP'li belediyeler eliyle silinmeye çalışırken RP'de halkı, onun inanç ve düşüncelerini, farklılığını, çeşitliliğini, fark etmiştir. Diyalog tanımaya, tanıma anlamaya yol açmıştır. Halk RP'yi daha aracısız tanırken RP halkla etkileşimin sonucu olarak daha normalleşmeye doğru bir süreci başlatmıştır. İttifaklar, uzlaşmalar, anlaşmalar, yani hayatin gerçekleri RP'yi de gerçek hayata yaklaştırmıştır. Halk meclisleri dezavantajlı kitleleri yerel siyasete katarken, RP'de halk meclisleri eliyle hayata katılmıştır.
Erdoğan'a göre RP'ye girmek isteyen bir insana "git kılığını, kıyafetini değiştir öyle gel" denilmemelidir. Gelmek isteyenlere kapılar sonuna kadar açılmalıdır. İnsanların RP'ye katılımınım zorlaştırmamak lazım Çünkü ikinci temel ilkemiz, "zorlaştırmayınız kolaylaştırınız" ilkesidir. Üçüncüsü, "korkutucu olmayınız, müjdeleyici olunuz" ilkesidir. Erdoğan'a göre dördüncü ilke, "yargılayıcı olmayınız, bağışlayıcı olunuz" ilkesidir. Buna göre başkasını bizden farklı düşünüyor ve farklı giyiniyor diye yargılama hakkına sahip değiliz. Beşinci ilke de "selamı yaygınlaştırınız. Çünkü onda rahmet vardır” Erdoğan herkese anladığı dilden selam vermek gerektiğini vurgulamıştır.
Sayfa 123Kitabı okudu
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.