Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar

M. Cevat Akşit

Sayfa Sayısına Göre İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre İslam'da Lanetliler Toplumsal Yaralar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Siz iyi işler yaparak eksiklerinizi kapatmaya bakın. Hic amel etmemek, ya da çok fazla yapıp bıkmak gibi aşırılığa düşmeyin Allah'a yaklaşmaya koşun, müjdelenin. Hiçbir kimseyi ameli cennete sokamaz. Seni de mi, ya Resulallah? dediler. Allah'ın mağfiret ve rahmeti sarıp sarmalamadıkça beni de!"
Efendimiz Aleyhisselâm: "Birbirinize Allah sana lânet etsin, gazap etsin, Allah seni Cehenneme soksun, demeyin", buyurmuşlardır. Bu konuda nakledilen başka bir hadis-i şerifte de, çok açık olarak sahabinin, "Resûlüllah (s.a.v.), birbirimize lânet etmeyi bize yasakladı," ifadesi vardır.
Reklam
Peygamberimiz (s.a.v.), diğer bir hadis-i şeriflerinde lânet etmeyi adam öldürmeye benzetmişlerdir: "Kim İslam'dan başka bir din üzerine yalan yere yemin ederse söylediği gibi olur. Kim dünyada neyle intihar ederse kıyamet gününde o şekilde azap görür. Kim bir mü'mine lânet ederse onu öldürmüş gibidir. Ve kim bir mü'mine kafirlik iftirası atar ona kafirdir derse onu öldürmüş gibidir", buyurmuşlardır.
Halkın işlerini tedvir edip gören, güvenliği, huzuru ve düzeni sağlayan idarecilere de lânet edilmemelidir. İdarecilere beddua ve lânet etmenin zararı sonuçta topluma dokunur. İdareci, bir piramidin başındaki adamdır. Baştakine yapılan lânet tutsa bile geride kadrosu vardır. Onlara nasihat etmek, doğruyu göstermek ve islahları için dua etmek uygun olanıdır. Esasen mü'minin baş görevi, iyiliği emredip kötülüğü önlemek ve bunun için çalışmaktır. Oturup şuna buna lânet etmek değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); "Ey Ebu Hureyre idarecilere lânet etme! Muhakkak ki Allahu Teâlâ bir ümmeti, idarecilerine lånet etmeleri sebebiyle Cehenneme sokmuştur", buyurarak, topluma zararı nedeniyle, bu davranışın hem yasak ve hem de ne kadar veballi olduğunu vurgulamışlardır.
Bir gün kadınların topluca oturduklarını gören Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.); "Ey kadınlar topluluğu! Çok sadaka verin! Böylece ateşe karşı perde edinin. Zira bana Cehennem ehlinin çoğunun kadınlar olduğu gösterildi.", buyurdular. Bunu duyan kadınlar sordular. Neden, ne sebeple Ya Resulallah! O (s.a.v.) cevaben buyurdular; "Çünkü çok lânet ediyorsunuz. Basit şeylerden ötürü, hatta ciğerpareniz olan çocuklarınıza bile, sık sık lânet etmekten sakınmayacak kadar bunu önemsemiyorsunuz. Kocalarınızın size olan iyiliklerine çok çabuk nankörlük ediyorsunuz. Yıllarca iyi geçindiğiniz kocanıza, bir gün bile isteğinizi karşılamadığında, hemen senden hiç iyilik görmedim deyiveriyorsunuz. Bu da Cehenneme girmenize sebep oluyor!"
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şu hadisi konuya daha da açıklık getirmektedir: "Hamele-i Kur'an, Kur'an'ı belleklerinde koruyup yaşayanlar Allah'ın Kitabını öğretenler, Allah'ın nuruna bürünmüş kimselerdir. Kim ki onlara Kur'an sebebiyle saygı ve sevgi gösterirse Allah'a sayg ve sevgi göstermiş demektir. Kim de onlara saygısızlık yaparsa Allah'a saygısızlık yapmış olur."
Reklam
...Hadis-i şeriften, Kur'an-ı Azimuşşân'a saygılı olmakla yükümlü olduğumuz; Kur'an-ı Kerim'e sözleriyle ve davranışlarıyla saygısızlık yapanların, Allah'ın rahmetinden uzak kalacak birer mel'un oldukları anlaşılmış olmaktadır! Unutmamak gerekir ki, önleme imkanı varken saygısızlık anlamına gelen bir davranışı önlemeyenler ve saygısız duruma müdahale etmeyenler de, bizzat o saygısızlığı yapmış gibi, suça ortak olarak lânetli olacaklardır.
Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Kur'an'ı belleğinde koruyup yaşayan kimse İslam'ın sancağıdır. Ona Kur'an sebebiyle saygı gösteren Allah'a saygı göstermiş olur. Kim de onu saygın görmez küçümser ise Azîz ve Celîl olan Allah'ın lâneti onun üzerinedir"
Kısacası insan istiyor Allah (cc) onun isteği doğrultusunda yaratıyor. İnsanın özgür iradesini ne yolda kullanacağını da Allah (c.c.), ezeli, ebedi sınırsız ilmiyle önceden biliyor. Bilmeseydi Allah'ın ilminde eksiklik olurdu. Allahu Teâlâ herşey hakkında böyle böyle olacak diye yazmıştır. Fakat şöyle şöyle olmalıdır diye yazmamıştır. Yani insanın iradesini kaldıran bir zorla yaptırım yoktur. İşte Allah'ın ilmine binaen, önceden belli ve yazılı oluş, kaderdir. Hiçbirşey kaderin dışında cereyan etmez. İnsan bu yazıyı bilmemektedir. Aklını kullanıp güzel olanı yapmak onun görevi ve sorumluluğundadır. Bu görüşte olanlara, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat denir. En doğru ve dengeli görüştür. Böyle bir Kader inancında olmak, insanı kederden ve umutsuzluğa düşmekten kurtarır, cesur yapar.
Haram olduğu kesinlikle bilinen birşeyin helal olduğunu söylemek küfürdür. Ancak, haram olduğunu inkar etmeksizin günah işleyen kişi kafir olmaz. Günahkâr mü'min olur. Hesabını Allah'a verecektir. Mu'tezile ve Haricilerin günah işleyen kafir olur demeleri aşırıdır. Sapık bir görüştür. İnsanlar Allah'ın haram kıldıklarını helal sayar ve bu yasakları ihlal ederlerse, nesillerinin dejenerasyonuna, toplum düzeninin sarsılmasına neden olurlar. Allah (c.c.) buna izin vermemektedir.
Reklam
İslam'ı kabul etmeyen, Hakk'a teslim olmayan, Hak ve hakkaniyet tanımayanlar haram ve helal seçmezler. Hukuka tecavüz ederler. Allah'ı ve Ahireti unutup haram ve helal tanımayanların, Allah ve Resûlünün haram kıldıklarına saygı göstermeyenlerin müslümanlığının anlamı yoktur. Kitap ve Sünnet'i, hak ve hukuku gözetmeyecek olanların, hak din ile dindar olarak hakkı gerçekleştirmeyecek ve uygulama yapmayacak olanların da müslümanlığının anlamı yoktur. Müslümanım diyen, müslüman kalmak isteyen, Allah'ın haramını haram, helalini de helal bilecek ve Allah (c.c.)'a inandıktan sonra O (c.c.)'nun emirlerine teslim olup öyle yaşayacaktır. Başka seçeneği yoktur. Aksi halde "Allah'ın hareminin yasaklarını çiğneyeni, helal sayanı, Allah ve Peygamberleri lânetlemiştir", cümlesine dahil olmak tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Gerçekten Allah'ın ve Resûlünün emanetine riayet etmeyenler ortalığı kaplayınca; bizi ayakta tutan kültürel ve sosyal değerlerimizde aşınma olmuştur. Bir zamanlar dünyaya parmak ısırtan Arıburnu kahramanlarını, namus için can verenleri anmaya giderken fuhuş yapan, Kadeş Vapuru rezaletini çıkaran gençlik türemiştir. İnsanlar nefs-i emmaresini, şehvet ve zevkini tatminden, rüşvet almaktan, yetim malını çalmaktan, vatanını değil adamını kayırmaktan öte birşey yapmamış ve sonunda devletin parası pul olmuş, döviz dilenciliğine çıkılmış, herkes devletin çaresine değil başının çaresine bakmaktan başka birşey düşünmez olmuştur! Onurlu yaşam yerine böylesine zelil bir yaşam içine düşülmüştür! Vergi toplanamamakta, memur, işçi doyurulamamakta, kamu hizmetleri yeterince yürütülememekte, rüşvet önlenememekte, adalet sağlanamamaktadır. Toplum uçuruma yuvarlanmaktadır! Çünkü "Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde - Geçer bir gün zemine, Arşa çıksa paye-i devlet"
Resûlülah Efendimiz (s.a.v.)'in ümmetine bıraktığı iki emaneti vardır. Kur'an-ı Kerim ve Ehl-i Beyti Efendimiz (s.a.v.); "Size, tutunduğunuz taktirde benden sonra asla sapıtmayacağınız, birisi diğerinden daha muazzam iki emanet bırakıyorum: Semadan yere uzatılmış olan sağlam ip Allah'ın Kitabı ve itratım, ehl-i beytim! Bu ikisi, Havz-ı Kevser'im başında bana ulaşıncaya kadar birbirinden asla ayrılmayacaktır. Bakın bakalım bunlar hakkında bana nasıl halef olacaksınız." buyurmaktadırlar.
Bu ayetlerde de Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.)'e uymanın zorunluluğu açıklanmıştır. Sonuç itibariyle Resûlüllah'ın sünnetinin Kur'an' dan sonra İslam'ın ikinci kaynağı olduğu kesindir. Sünnet'in veya Sünnet'e dair haber demek olan Hadis'in İslam'ın önemli bir kaynağı olduğu, Peygamberimiz (s.a.v.) devrinden itibaren asırlardan beri bütün müctehidler ve bilginlerce kabul edilip uygulanan bir prensiptir. Kur'an'da izaha muhtaç hususlar olabilir. Sünnet, Kur'an'ın genel esaslarına aykırı olmaksızın bunları açıklamıştır. Hatta Kur'an Sünnet'le bilinir. Çünkü biz ne Allah'tan, ne Cebrail (a.s.)'den işitmiyoruz. Mesela namaz vakitlerini sorana Efendimiz (s.a.v.), "Bizimle kıl"; ashabına, "Hac fiillerini bizden alıp öğrenin" ve "Ben nasıl kılıyorsam beni gördüğünüz gibi namaz kılınız", buyurarak namazı, haccı öğretti. Zekat ve diğerlerinin eda şekillerini de mü'minler O'ndan öğrendiler.
Şöyle buyurdu Efendimiz Aleyhisselâm: "Allah'tan korkun. Başınızdaki ulü'l-emre, o habeşli bir köle olsa da, itaat edin. Sizden biriniz benden sonra yaşarsa çok karışıklıklar görecektir. Size düşen; benim sünnetime ve benim hidayette olan raşid halifelerimin sünnetlerine, boğulmaktan kurtulmak için can havliyle, azı dişleriyle ipe tutunanın tutunduğu gibi sımsıkı tutunmanızdır. Benim sünnetimde olmayan, sonradan uydurulan şeylerden de kaçının, sakının! Zira her sonradan uydurulan bid'attir. Her bid'at da sapıklıktır. Söz ve davranışlarında haddi aşıp benim dinimin çizgilerini aşanlar, gözünüzü açın helak olur!"
69 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.