Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslamda Şiddet

Arif Tekin

En Eski İslamda Şiddet Sözleri ve Alıntıları

En Eski İslamda Şiddet sözleri ve alıntılarını, en eski İslamda Şiddet kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yahudilerin o zaman da zorlu rakipler oldukları bir gerçek. Örneğin Hayber baskınında Zeynep adında bir Yahudi kadın, Muhammed'i öldürmek için ona zehirli yemek veriyor. Hz. Muhammed ölmüyor; ancak bu zehir onun iç organlarına etki yapıyor ve ölene kadar acısını çekiyor. Hatta dudaklarında yaralar meydana geliyor. Bu olay hem Buhari, hem de Müslim'de ortak olarak işlenmiştir. (89) (89) Buhari, Menakıb-i Ensar, bab 52/3941.
Beni Kaynuka baskınına neden olan veya bahane gösterilen bir olay da şöyledir: Müslümanlardan bir kadın bir Yahudi dükkanına gidiyor. Orada bulunanlar kadınla alay ediyorlar. Öyle bir durum oluyor ki kadının avret yeri ortaya çıkıyor. Bunu duyan bir Müslüman gidip müdahalede bulununca da kavga çıkıyor ve bu adam orada öldürülüyor. Bunun üzerine yukarıda anlamını sunduğum, 'Bir topluluktan hıyanet kuşkusu duyarsan, antlaşmaya bağlı kalmayacağını onlara bildir' ayeti burada iniyor. Hz. Muhammed onları muhasara altına alıp daha sonra teslim alıyor ve yukarıda anlatıldığı gibi Medine'den sürüp mallarına da el koyuyor. (92) (92) Salibi, Sübülü-1 Hüda, c. 4/266.
Reklam
Hayber Baskını hakkında:
Hicretin 7. yılında meydana gelen Hayber baskınında Hz. Muhammed ele geçirdiği kadınlardan kendine Safiye adında bir Yahudi kadın seçiyor. Kadın 17, Hz. Muhammed ise 60 yaşında. Ayrıca Hayber'in tüm arazisine el koyuyorlar. Katledilen gidiyor, kalan Yahudiler de amele gibi Hayber'i işletip Müslümanlara yediriyorlar. Öyle ki Hz. Muhammed'in tüm hanımlarının yıllık masrafları Hayber gelirinden sağlanıyor. Bu savaşa Müslümanlardan 20 kadın; yaralıları tedavi etmek, yemek hazırlamak gibi görevler için katılıyorlar. Hz. Muhammed ganimet dağıtırken onlara normal pay vermiyor; ancak Yahudi kadınlardan ele geçirdikleri kolye, yüzük gibi kıymetli ziynetlerden onlara veriyor. İçlerinden bir kadın anlatıyor: Ben de bu baskına katılmıştım. Hz. Muhammed, onlardan ele geçirdiği ziynet eşyasından boğazıma kendi eliyle bir kolye taktı diyor. Kadın yemin içiyor ki, ben hayat boyu bunu boğazımdan çıkarmayacağım ve ölsem de benimle birlikte mezarıma bırakın diyor. Yine adamın biri anlatıyor: Hanımım da bu baskına gelmişti ve hamileydi. Doğum yaptı. Hz. Muhammed hanımıma pay vermedi; ancak ona ve yeni doğan çocuğuma o ganimetlerden hediyeler verdi diyor. (110) (110) a-İbni Kesir, Bidaye, c. 57. b-Vakıdi, Megazi 2/686. c-Halebi, İnsanu'l uyun, 3. cilt, Hayber başlığı altında.
yıldızlı*
Dünyada ölümlere en çok sebebiyet verenler kutsal dinlerdir. Sadece Haçlı seferlerini düşünelim: İki asır süren bu savaşta milyonları aşan insanlar katledildi. Öyle bir tanrı düşünelim ki, belli bir aşamaya kadar Yahudilik diyor ve hatta tatil günlerini bile belirliyor; cumartesi diyor. Ama bir gün geliyor; hayır ben bu sistemi kabul etmiyorum, sistem laçka olmuş; bunu ortadan kaldırıyorum ve Hz. İsa'yı farklı bir dinle gönderiyorum diyor. Tanrı o eski dine (Yahudiliğe) veya mensuplarına o kadar kızıyor ki, daha önce belirlediği cumartesi tatilini pazar'la değiştiriyor. Yaklaşık beş asır bu yeni sistemle idare ediliyor. Ondan sonra bunu da beğenmiyor. Bu sefer Muhammed'i farklı bir formülle gönderiyorum diyor ve haftalık tatil gününü (öyle diyelim) yine değiştiriyor cuma günü diyor ve artık benim tanrı olarak size Muhammed formülünden başka da formülüm yoktur; sonsuza kadar bununla idare edeceksiniz, bir daha da benden bir şey istemeyin diyor ve günümüzde de bu sistem pek çok taraftar buluyor. Dahası var; anlatacağım ki on yıllık Medine döneminde neler olmuş neler... Peki, tanrının incitmeden, kan dökülmeden önerebileceği güzel bir formülü yok mu, sistemini kanla mı ayakta tutmaya çalışıyor? Var da, biz mi bilmiyoruz? Burada filozof olmaya gerek yok. Dediğim gibi; böylesine basit çıkarımlarla aslında bu kutsal dinler denen sistemlerin tanrısal merkezli olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Ama maalesef değişik nedenlerden dolayı varlıklarını sürdürüyorlar.
Peki; Zeyd neden bu kadar yoğun olarak baskınlara gönderiliyordu? Burada herhalde bir şeyler yazma zamanı geldi. Malum Hz. Muhammed'le Zeyd'in eşi Zeynep'in evlilik hikayesi meşhurdur. Ben burada o hikayeyi anlatmıyorum. Burada farklı bir şey yazacağım. Zeynep Hz. Muhammed'in halası Ümeyme binti Abdulmuttalip
İslam tarihi o kadar karanlık bir tarihtir ki gerçekler tam yazılmamış. Mesela hiçbir tarihçi Hz. Ali'nin çocuklarının annelerini tam olarak bilmiyor. O kadar cariye kullanmış ki kimse çocuklarının hangi kadından olduğundan emin olamıyor. Seferlere gitmişler, ellerine geçirdikleri kadınları paylaşıp cariye olarak kullanmışlar. Seferler de hiç eksik olmamış ki, cariyelerin sayısı bilinsin! (128) (128) Kur'an'da Kadın ve Hz. Muhammed'in Hanımları adlı kitabımda Hz. Ali bölümüne bakılabilir.
Reklam
Bu Buhari'de üç yerde tekraren geçiyor. Anlatan Cabir b. Abdullah: Uhud harbi sabahında kimi sahabiler içki içtiler, sonra da öldürülüp şehit sayıldılar diyor. Evet; sahabiler savaş hattında bile içki içmişler ve aynı gün vurulup şehit sayılmışlar. Uhud harbi hicretin üçüncü yılında olmuş. Burada, efendim o zaman içki daha yasaklanmamıştı. Dolayısıyla içmelerinde bir sakınca yok gibi savunmalar yapılabilir. Ama ne olursa olsun bunu helal kılan da, yasak eden de Hz. Muhammed'in kendisi; bunun ötesi yok. Sahabilerin Uhud harbinde içki içtiklerini böylece hatırlatmış olalım. (136) (136) Buhari: Cihad, bab 19/2815; Megazi, bab 17/4044 ve Tefsir. Maide bab 19/4618. Daha geniş bilgi için bkz. "İslam' da İçki" adlı kitabım.
Bir-i Maune Faciası ve neshedilen ayet:
Burada ilginç bir durum söz konusudur. Bu yetmiş kişi hunharca katledilince o sırada bir ayet iniyor. Ayeti de Allah o insanlar namına gönderiyor, onların ağzıyla gönderiyor. İçeriği şöyle: "İnsanlarımıza duyurun ki biz rabbimize kavuştuk. O bizden memnun, biz de ondan memnunuz" diye. Ama daha sonra durum yatışınca tanrı tekrar o ayeti geri alır/nesh eder/ortadan kaldırır. Yani şu an var olan Kur'an nüshalarında böyle bir ayet yok. Evet; bu açıklama ilk başta Buhari ve Müslim'de var.(138) (138) a-Buhari: Cihad, bab 9/2801, bab 19/2814. b-Müslim, Mesacid, bab 54/677.
Baskınların amacı:
Hz. Muhammed hicri altıncı yılında R.ahir ayında Ebu Ubeyde b. Cerrah komutasında kırk silahlı grubu Zilkassa bölgesine gönderir. Bunlar yerli halka ok atınca onlar korkudan yerlerini terk edip kaçarlar. Bu baskın grubu orada ne bulduysa ganimet olarak alıp geri döner. Bu gibi baskınlarda hep şöyle denir: Efendim Müslümanlar duyum almışlar; o bölgelerin insanları silahlanıp bilmem Müslümanların neresine saldıracaklarmış gibi safsatalar. .. Peki, eğer böyle bir hazırlıkları varsa, nasıl oluyor da onların sayısından on kat eksik olan silahlı gruplar gidip rahat bir şekilde onların mallarını talan edip getirebiliyorlar? Hani onlar silahlanmıştı, hazırdılar ve baskın yapacaklardı! Demek ki böyle bir iddia asılsızdır. Hep vurgu yapıyorum; kahir ekseriyetle baskınların amacı talan ve ilerde rakip olma ihtimali varsa bu gibi kişi ve kişileri ortadan kaldırmak. (162) (162) a-Vakıdi, Megazi, 2/552. b-İbni Sad, Tabakat, 2/82. c-Nüveyri, Nihayetü-1 ereb, 17/146.
Bu baskınlardan çıkarmaya çalıştığım sonuç şu: Bir kere Hz. Muhammed Medine'ye misafirdi/yabancıydı. Bir yabancının gelip yıl bitmeden çevreyi rahatsız etmesi, sağa sola saldırması herhalde kimsenin tasvip edebileceği bir anlayış değildir. Bugünkü tabirle Hz. Muhammed'in Medine'de oturma izni yoktu; ama gelip yerli halkla pazarlıklar yapıyor, yönetime el koyuyor ve onu dinlemeyenin de görüldüğü gibi canı dahil her şeyini alıp götürüyordu.
198 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.