İsmet Özel Cinayeti kitaplarını, İsmet Özel Cinayeti sözleri ve alıntılarını, İsmet Özel Cinayeti yazarlarını, İsmet Özel Cinayeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Okurken akıcı olan ama zaman zaman kavramakta zorlandığım bir poetik kurgu roman. Kitabın adında İsmet Özel geçmesi yetti kitaba karşı ilgili olmama. Ben de alıp okudum.
Kitap yazar ve okur ekseninde gelişmiş yazarın kendini çoğu zaman okur olarak gördüğü bir eser. Yazar, okurun sormak istediği soruları sorup yine sanki bir okur gibi cevaplamış. Yazar en az bizim kadar yazara önyargılı.
Kitabın ana karakterleri İsmet Özel ve yazar İsmail Pelit. Bir cinayet… ama ölen kim? Kendisi mi yoksa büründüğü öteki mi? O kimi öldürmek istiyor? Sahiden cüzdanında resmini taşıdıklarını mi?
Ara ara "okur okumasa da olur"(!) diye başlık attığı ama aslında okurun okuması gereken parçalar mevcut ve bu parçalar; anlam, şiir, şair temalı biraz kurgu yaparak zihinde fotoğraflayarak okuyabileceğiniz parçalar.
Yazarın Enes Batur Cinayeti diye başka bir kitabı daha var. Kitaplarının isimlerini görenler "Neyi amaçlıyor bu adam? " diyebilirler ama adamın mantalitesini anlamak için diğer eserlerine de bir göz atmak gerekebilir.
Bir de eserde büyük harf kuralına uyulmamış ve tamamı küçük harflerle yazılmış. Başta okurken gözüme batsa da bir süre sonra alıştım. " Hem insanoğlu her şeye alışır! "
Keyifli okumalar dilerim.
- Sizi tanımıyorum bile.
- Tanışalım küçük bey o halde! Ben Reşat Mecal!
-Ben... (seçim yapmak zorunda kalanların yalan söyleyeceğini bildiren sessizlik)
- Evet sen? Kimsin? Nasıl çağırıyor seni çağırması gerekenler?
- Ben... (seçtiği yalanı taşıyamayacağı için onu seslendirmek yerine susanların sessizliği)
- Hadi ama zor mu adını söylemek?
- Ben tanışmak istemiyorum! Çünkü tanımıyorum kendimi. Tanımıyorum. Adımın da bir önemi yok zaten. Sahibi ben miyim sanki?
...
"katil arkadaşım" ın kendisinin hiç kimse tarafından anlaşılmadığına inanmış olması, kimse tarafından anlaşılmayan bir İsmet Özel'in imgesini cilalayıp belirtti içimde. İkisi arasında denklik olmasa da derin olmadığı söylenemeyecek bir denklem vardı.
Yerin varılabilecek en derin yeri, göğün varılabilecek en uzak yeri olmalıydı. Yağmuru başka türlü açıklayamıyordum kendime. Gökten yere neden bir şey düşsün?
Nedir? Dünyanın bu cinayetten haberi olsa ne olur? Ne bekliyorsun dünyadan, dünya bugüne kadar senin için çok önemli olan hangi olaya senin beklediğin tepkiyi verdi?!
Kış kelimesinin bendeki ilk çağrışımı ölümdür. Vaktiyle en sevdiğim şairin Ahmet Haşim oluşundan değildi elbetteki bu çağırış. Ölümün beni karşılağı mekanın adıydı ve kalıtsal bir özlemle gelmişti o kış ölüm. Nereye gittiğini bilmediğim o insanların bıraktığı acılalarla dolanmıştım.
Kıştaki ölümü, ölümdeki şiiri duyabiliyordum. Hem şiiri şiir yapan ölümün bilinmez trajedisi değil mi ? İlk şiirin bir ölünün arkasından yazılmış olmasına şaşılmamalı o halde. Ölümün trajedisi olduğu gibi yaşamında bir trajedisi vardı elbet. Kitaba dönecek olursak eğer, orada bir katilin kendi benliğini kavlatmak adına işlediği bir cinayetten sonra içinde canına kan sapladığı iki insanın sesinin dinmeyişi ve onları öldürdükten sonra o insanları anlama mahkumiyetine tutuklanışını görmekteyiz. Yazar ismet Özel Cinayeti'ni işte böyle bir merakın ardından yazmıştır. İsmet Özel şiirini anlamak için ölmek, ölmek içinde şiiri kendi anlamına kale yapan şairi muhatabı(okuru) tarafından öldürmek gerekiyor. Çünkü ölmek tam olanla bütünleşmektir. Mananın kendisiyle yola çıkmaktır, hem de hiç bilinmeyen yolları kat ederek. Eğer bir
İsmet Özel okuyucusuysanız ölümün sıradan bir mesele, insanınsa beyhude yere doğup ölmediğini bilirsiniz. Yazar İsmet Özeli öldürüp kendi manasına taşıyor onu. Kendine bir kale yapıyor cinayetini işlediği ölümlüyü. Poetik anlamdaki bu ölüm İsmet Özel'le sizi farklı bir açıdan kesişrecek.
Kitabı okurken youtu.be/24cmXUwLcfE bir İsmet Özel şiiri hem satırlarımda gezindi hem de kendi manamı bana buldurdu. Kitap boyunca benimle oldu.
Keyifli okumalar :)