Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saray Sofralarından Sokak Yemeklerine

İstanbul'un Tadı Tuzu

İlhan Eksen

Öne Çıkan İstanbul'un Tadı Tuzu Gönderileri

Öne Çıkan İstanbul'un Tadı Tuzu kitaplarını, öne çıkan İstanbul'un Tadı Tuzu sözleri ve alıntılarını, öne çıkan İstanbul'un Tadı Tuzu yazarlarını, öne çıkan İstanbul'un Tadı Tuzu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir zamanlar dünyada sağ olursem İstanbul içinde mukim olursem Bu yemekleri her gün bulursem İsterse altı ay Ramazan olsun Makedonyalı Aşık Üsein (Çamuroğlu, Reha, Son Yeniçeri, Everest Yayınları, 2005)
Sayfa 9 - Everest Yayınları 2. Basım 2008Kitabı okudu
Bakkal dükkânları o yaşa gelmiş kız ya da erkek çocukların anne babalarının izniyle ilk alışverişe gittikleri, ilk harçlıklarını şekere, çiklete dönüştürdükleri, parayla neler yapılabileceğini ilk fark ettikleri yerlerdi.
Reklam
Sera ürünlerinin, ithal sebze meyvenin olmadığı zamanlarda ne pişirileceğine, ne yenip ne yenmeyeceğine Tabiat Ana kararını mevsimleri aracılığıyla verir, işaretini satıcılarla yollarmış hep.
Bundan kırk elli yıl öncesine kadar sepete sarılı cam damacanalarda satılan ve evlerde üstü tülbentle örtülü toprak küplerde saklanan, halk arasındaki ismiyle iyi su'yun, geldiği kaynağı bilmek o zamanlar sudan anlayan, su seçen İstanbullular için eğlenceli bir oyunmuş.
Sayfa 133Kitabı okudu
..., İstanbul uzak yakın bütün İmparatorluk topraklarında tarım ve hayvancılıkla uğraşan padişah kullarının yetiştirdikleri ürünleri öğüten adeta dev bir değirmene dönüşmüş gibiydi.
Boza da İstanbul'a ilk Arnavutluk'tan gelen ve İstanbul ağız tadına eklemlenen bir lezzet. Başlangıcı Eski Mısır'a kadar dayanıyor. Darıdan yapılan bu içeceğin tatlısı da var, adına mırmırık denilen ekşisi de var. Mırmırık daha uzun süre mayalanmış olduğundan biraz alkollü oluyor. Tabii bu özelliği bilindiğinden Osmanlı'nın sıkı içki yasakları döneminde özellikle yeniçeriler arasında çok rağbet görmüş. Siz yine de bozayı fazla içmeyin, neme lazım...
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Ne Dersiniz?
Ne dersiniz, günümüz İstanbul'unda yemekler mi insanları değiştirdi, yoksa insanlar mı yemeklerin tadını, tuzunu kaçırdı?
Sayfa 164Kitabı okudu
Eski İstanbul'da aileler kız istemeye gittiklerinde gelin adayının İstanbul usulü enginar pişirmesini bilip bilmediğini de sorarlarmış. 15. yüzyılda İspanya'dan gelen Yahudilerin, yerleştikleri Ortaköy'ün sırtlarında yetiştirdikleri, daha sonra Bayrampaşa adıyla meşhur olan enginarın pişirilmesi olduğu kadar yenme tarzı da özen gerektiren bir ritüel olmuş zamanla. Şöyle ki atalarımız enginar yerken yanında iyi bir menba (kaynak) suyu içince ağzın içine hoş bir tadın dağıldığını keşfetmişler.
Sayfa 133Kitabı okudu
İnsanlar ceplerindeki plastik kartlara güvenip oradan oraya koşuşturuyor, ihtiyaçları olsun olmasın bir sürü şeyi kendileri arayıp bulup telden veya plastikten alışveriş arabalarına yüklüyor, sonra da kasa önlerinde kuyruklara giriyor. Ama kimseyle, kasadaki kızla bile tek kelime konuşmadan. Her şey var ama insan ilişkisi yok. Kalabalık içinde yalnızlık dedikleri de bu olsa gerek.
Belki ayaküstü karın doyurmaya direnmemiz, daha bu toprakların tatlarını tanımadan, Batı'nın ve Doğu'nun bize yabancı lezzetlerini hemen benimsemememiz gerekirdi. Ama galiba yabancı hayranlığımızı, özlemimizi, onlar gibi yiyerek, içerek böyle karşıladığımızı sandık, sanıyoruz.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
tüket tüket daha çok tüket
Bazıları için telden alışveriş arabalarında çocuk gezdirip, ailece raflar arasında dolaşmak tatil günlerinin bir eğlencesi haline gelmiş durumda... Her şey var ama insan ilişkisi yok. Kalabalık içinde yalnızlık dedikleri de bu olsa gerek.
Ölen birinin toprağa verildiği günün akşamında yapılan fıstıklı, sütlü irmik helvası dünyadaki yaşamın tatlı taraflarını geride kalanlara bir kez daha hatırlatmaz mı?
Her şey değişti. Bolluk var ama bereket yok. Muhabbet ise artık moda değil. (Takuhi Tovmasyan - Sofranız Şen Olsun)
3. yüzyılda basılan paraların üzerine palamut ve yunus balıklarının kabartma resimlerini bile koymuşlar... Surlarla çevirmişler yedi tepeli kenti.
önsöz xiKitabı okudu
Fransız devlet adamı Talleyand “Şeytan kadar kara/ Cehennem kadar sıcak/ Melek kadar saf/ Aşk kadar tatlı,” diye nitelemiş kahve denilen, artık hayatımızın bir parçası olmuş bu vazgeçilmez ve dayanılmaz içeceği.
Sayfa 138Kitabı okudu
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.