Ahlak-ı Muhsini

İyilerin Ahlakı

Hüseyin Vâiz-i Kâşifî

İyilerin Ahlakı Gönderileri

İyilerin Ahlakı kitaplarını, İyilerin Ahlakı sözleri ve alıntılarını, İyilerin Ahlakı yazarlarını, İyilerin Ahlakı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İhlâs ile adım atan her insan Ruh üfleyen Îsâ’sı olur devrin
Rivayet edildiğine göre, velayet bahçesinin fidanı ve Hz. Peygamber’in torunu Hüseyin bin Ali (r.a.), Arap ileri ge￾lenlerinden oluşan bir grup misafirle sofraya oturmuştu. Bir tabak sıcak yemekle gelen hizmetçisinin ayağı heyecandan halıya takıldı ve tabaktaki yemek şehzadenin üstüne dökül￾dü. İmam Hüseyin, onun yüzüne cezalandırmak için de￾ğilse de edeplendirmek niyetiyle baktı. Hizmetçi, “Onlar öfkelerini yutarlar.”1 âyetini okudu. Hüseyin, “Öfkemi yut￾tum.” dedi. Bunun üzerine hizmetçi, âyetin devamı olan “İnsanları affederler.” kısmını okudu. Hüseyin, “Seni af￾fettim.” dedi. Hizmetçi, âyetin “Allah iyilik edenleri sever.” şeklinde biten son kısmını okudu. Hüseyin, “Seni âzat ettim ve geçimini üstlendim" dedi.
Reklam
Nûşirevân, Büzürcmihr’e, “Hilim nedir?” diye sordu. Dedi ki: “Ahlâkta hilim yemeğin tuzu gibidir. Tekrar atarsan acıla￾şır. Tuzsuz yemeğin tadı olmaz. Aynı şekilde hilimsiz insan iyi olmaz.” Nûşirevân, “Hilmin alameti nedir?” diye sordu. Adam şöyle cevap verdi: “Hilmin üç alameti vardır: Asık suratlı ve sivri dilli biri acı konuştuğunda kişi ona tatlı dille cevap verir ve davranışıyla onu incittiğinde ona karşı iyi davranır.Hilmin ikinci alameti, öfke ateşi tutuştuğunda kalbinin harareti söner. Bu, gönül huzuru ve ruh dinginliğini gösterir. Büyük dervişler öfkeyi böyle tedavi etmişlerdir. Üçüncü ala￾meti, bir kimse cezayı hak etse bile öfkesini yutar.”
Anlatıldığına göre, padişah birini bir işe göndermişti. Adam işi padişahın hoşlanmadığı şekilde yaptı. Padişah onu azletti ve tutuklanarak başkente getirilmesini emretti. Onu azarlamaya başladı. Zavallı dedi ki: “Ey padişah, yarın sen de Allah’ın huzuruna çıkarıldığında sana nasıl muamele edilme￾sinden hoşlanacağını düşün!” Padişah, “İlâhî af!” dedi. Adam, “Öyleyse sen de beni affet; zira Allah’ın affı padişahın affına bağlıdır.” dedi. Beyit: Ben senin sen de Hakk’ın yanında suçlusun Sen affedersen Allah da seni affeder. Padişah bu sözden çok hoşlandı, onu serbest bıraktı ve eğitimini sağladıktan sonra tekrar aynı işe gönderdi.
İskender, “Af ne zaman güzeldir?” diye sordu. Filozof, “Düşman karşısında güçlü ve muzaffer olduğun zaman. Çün￾kü af zaferin şükrüdür.” diye cevap verdi.
Rivayet edildiğine göre, bir suçlu, bir Arap hükümdarının birkaç akrabasını öldürmüş olmasına rağmen yanına gelmişti. Hükümdar dedi ki: “Ne cesaret! Bana ve akrabalarıma karşı büyük bir suç işlediğin halde seni cezalandıracağımdan kork￾madan yanıma geldin.” Adam şöyle cevap verdi: “Huzuruna beni cezalandırmandan korkmadan geldim; çünkü suçum ne kadar büyük olsa da senin çok affedici olduğunu biliyorum.” Hükümdar onun bu sözünü beğendi, suçunu bağışladı ve inâyetiyle ona ihsanda bulundu. Hükümdarın nedimlerin￾den biri, “Böyle bir düşmanı ele geçirmişken intikam alacağın yerde onun sözlerine kandın.” dedi. Hükümdar şöyle karşı￾lık verdi: “Hayır, öyle değil, kendi kendime düşündüm. Eğer ondan intikam alırsam içim rahatlar ve mutlu olurum; fakat affedersem onun gönlü rahatlar, böylece hem dünyada iyilikle anılırım hem de âhiret sevabını kazanırım. Biliyorum ki, Afta￾ki lezzet intikamda yoktur.”
Reklam
83 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.