"Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır."
(Âl-i İmrân/104)
"Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız."
(Âl-i İmrân/110)
"İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?"
(Bakara/44)
Ali b. Ebû Tâlib (r.a) demiştir ki: "Kötülükleri men konusunda ilk mağlup olacağınız cihâd (mücadele), elinizle yaptığınız cihâddır. Sonra dilinizle yaptığınız cihaddaki mağlubiyet gelir. Onu kalbinizle yapacağınız cihaddaki mağlubiyet takip eder. Eğer kalp iyiliği tanımaz ve kötü işleri kerih (çirkin) görmezse, ters çevrilir, alt üstüne getirilir."
! Yani kalp harama haram demeli, helâli helâl görmeli, kötüyü kötü bilmeli, iyiye iyi demelidir.
"Hangi kul, dinin emrettiği işleri yapar, yasakladığı şeylerden kaçınır, işler bozulduğu, kötülükler yayıldığı ve kalpler karıştığında bu hâle devam ederse, o, kendi zamanında Allah için iyiliği emretmiş ve kötü işlerden menetmiş kimselerden olur."
Yani, o zamanda ancak nefsine gücü yeter, ona ait görevlerini yerine getirir ve başkasının kötü hallerini de kalbiyle çirkin bulursa, kendisine düşeni yapmış olur.
İyiliği emretmek ve kötü işlerden menetmek farzdır. Bu farz, ancak gücü yetenler onu yerine getirdiğinde ifâ edilmiş ve sorumluluk düşmüş olur.
Rabb'im bizlere, hâl ve hareketlerimizle emri bil marûf yapmayı lûtfetsin ve hepimizi birer "İyilik Erleri" eylesin.
Sözlerimizin tesîrli olması duâsı ile...