Ömrün her safhasına hazırlanmak, günü geldiğinde acısıyla tatlısıyla bu zorunlu istikametin haleti ruhiyesini hazmedebilmek gerekiyor. İçimiz buna mecbur değil elbet; o kendi bildigi bir dünyada yaşayabilir. Duygularımız her vakit içimizin gökyüzünde sığırcık sürüleri gibi çılgınca dans edebilir. Sayısız kırlangıç gelip içimizin saçak altlarına yuvalarını çatabilir. Doru atlar içimizin sonsuz kırlarında oradan oraya rüzgar gibi koşup oynayabilir. Bunların hepsi mümkün; çünkü içimiz bir şeyleri geride bırakacak kadar büyümeye mecbur değil. Ama dışımız eskiyor, yaşamak yoruyor bedenimizi. Yüzümüzde çizgiler, saçlarımızda aklar, dizlerimizde sızılar peydahlanıyor.