Sokak, modern yaşamın Amazonları, el değmemiş, işgal edilmemiş bakir topraklarıdır. Sokakta yaşamak, modernitenin kalbinden moderniteye isyandır, onun sahasında onun kurallarını sınırsızca ihlal etmek, onun dayattığı her şeyi reddederek özgürleşmektir. Modernitenin yasama, yürütme ve yargısı sokakta hükümsüzdür, kapitalizmin vergisi, faturası, kirası, kredi borcu, telefonu, reklamı, interneti, patronu, hisse senedi, faizi, maaşı, emekliliği de sokakta geçersizdir. Saç modeli, oje rengi, cilalı ayakkabı, ayakkabıyla uyumlu çanta, çantayla uyumlu çorap ya da kombin derdi yoktur sokakta. Sokakta ideoloji, din, parti, lider, önder, peygamber de yoktur. Devleti, kocası, babası yoktur sokağın. İnsanı sınırlayan, zorlayan, zincirlerle, prangalarla hareketsiz, nefessiz bırakan ne kadar engel
varsa, tamamı sokakta anlamını yitirır. Sokakta yaşayanı bağlayan tek şey, özgürce seçip belirleyeceği kendi değerleridir. Sokak insanı, düşünürken devlet ne der diye hesap yapmaz veya kanun ne der, tanrı ne der, partim ne der, komşum, babam, kocam, karım, patronum, arkadaşlarım ne der gibi hesaplar içine girmez. Olabildiğince sınırsız ve özgür düşünür, özgür yaşar. Sokakta devinip duran kalabalıklar işte bunlardan habersizdir. Oysa tek ortak paydaları olan sokağa güvenseler, sokağa sığınsalar ve anlasalar sokağın bağrında saklı sırları, işte o zaman isyan ederler özgürlük uğruna. Ne demiştik: Sokak özgürlüktür, özgürlük sokaktadır!