Buck kadın yazarlar içinde en beğendiğim yazar. Ancak bu kitabı okuduğum diğer kitaplarına nazaran oldukça sönük kalmış ve az bilinen kitaplar arasında çoktan yerini almış. Buck okurken duyduğum o heyecanı maalesef bu kitabında hissedemedim. Josui bir aşk romanı. Sakai ailesini konu alır. İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra Sakai ailesi uzun yıllardır yaşadıkları Amerika’dan sınır dışı edilince Bay Sakai kendini ihanete uğramış hisseder ve her türlü batılı geleneği şiddetle reddeder. Aynı tavrı ailesinden de bekler. Ancak kızı Josui’nin Amerikalı bir subaya âşık olmasıyla işler değişir. Hikâye kısaca bu eksen etrafında dönüyor. Karakter analizleri çok yetersiz kalmış bu kitapta. Karakterlerin duyguları bana samimiyetten çok uzak geldi. Özelikle Amerikalı subay okuyucunun nefretini rahatlıkla kazanabiliyor diyebiliriz. Buck kitap boyunca “Aşk önyargılara galip gelebilir mi?” sorusunu soruyor ve bu cevap etrafında olaylara bakmamızı istiyor sanki. Kültür, din, inanç ayrımı karma evliliklerin devamı için bir engel mi yoksa bir zenginlik mi? Bu soruya Buck açık kapı bırakıyor. Doğu-batı gelenekleri her kitabında olduğu gibi bu kitabın da merkez noktalarından biri.
