Arendt, Platon'dan ya da Heidegger'den kolayca çıkarsadığımız gibi, ölümün felsefenin esin kaynağı, hatta düşünmenin vazgeçilmez biricik koşulu olduğu tezine asla katılmadı. Arendt'in, ölüm durağını yadsımadan, Kant'ta, Spinoza'da ya da Nietzsche'nin "ebedi dönüşünde" neşenin, hayranlığın, "tevekkülün en yüce hali" olan amor fati'yi ararken, daha önce de gördüğümüz üzere yorulmak bilmeden geri döndüğü doğumdur.