" Bu vasıflarını apaçık gösteren bir misâli, bizzat
reisleri olan Abdullah b. Übey göstermiştir. Bir gün avanesiyle sokağa
çıkmışlardı. Ashabı Kiram'dan birkaç kişinin karşıdan gelmekte olduğunu
görünce İbni Übey, "Bakınız, ben bu gelenleri başınızdan nasıl savacağım."
der. Yaklaştıkları zaman da, Hz. Ebû Bekir'in elini tutar, "Merhaba Benî Tamim
Efendisi!.. Resûlullah'ın mağarada arkadaşı olan, nefs ve malını Resûlullah
uğrunda seve seve sarfetmiş bulunan sıddık!" der. Sonra Hz. Ömer'in elini
tutar, "Merhaba Benî Adiyy Efendisi!.. Dininde kuvvetli, nefs ve malını
Resûlullah uğrunda esirgememiş bulunan Hz. Faruk!" der.
Hz. Ali bu riyakârlığa dayanamayıp, "Abdullah! Allah'tan
kork, münafıklık etme! Çünkü, münafıklar Allah'ın en şerir mahlûklarıdır."
diye konuşur. "
" Harbten bir önceki gece idi.
Peygamber Efendimiz, kendisi için yapılan gölgelikteydi.
Bütün gecesini Kadîri Zülcelâl'e ibâdetle geçirmişti. Arkasından, Rabbi
Rahîmine ellerini açarak, kâinatı ağlattıracak kadar hazin, arz ve semâya
gözyaşı döktürecek kadar tesirli şu duasını yaptı:
"Allah'ım!.. Bana yaptığın va'dini yerine getir!
"Allah'ım!.. Bu bir avuç Müslüman mücâhid helak olursa,
artık sana yeryüzünde ibâdet edecek kimse kalmaz. "
" Müslümanlarla beraber iki at, 70 deve vardı. Develere
nöbetleşe biniliyordu. Peygamber Efendimiz de bu hususta, diğer Müslümanlardan
kendisini farklı görmek istemiyordu. Hz. Ali ve Mersed b. Ebî Mersed ile bir
deveye nöbetleşe biniyorlardı. Yürüme sırası Efendimize geldiğinde, diğer iki
sahabî, "Yâ Resûlallah!.. Sen bin; biz, senin yerine yürürüz." diyorlardı.
Ancak, Peygamber Efendimiz bunu kabul etmiyor, "Siz yürümekte benden daha
kuvvetli olmadığınız gibi, ecir ve mükâfat hususunda da ben sizden daha
müstağnî ve ihtiyaçsız değilim." diye cevap veriyordu. "
" Sefere çıkmak için yalnız erkeklerde değil, kadınlarda da
büyük bir istek ve arzu vardı. Sefer hazırlıkları yapılırken Ümmü Varaka binti
Abdullah, Resûlullah'ın huzuruna vararak, "Yâ Resûlallah!.. Bana müsaade et de
sizinle birlikte ben de çıkayım. Yaralarınızı tedavi eder, hastalananlarınıza
bakarım. Olur ki Allah, bana şehidlik nasîb eder." dedi. Resûli Ekrem
Efendimiz, bu fedakâr kadınr, "Sen evinde otur, Kur'ân oku! Muhakkak ki Allah,
sana şehidlik nasîb eder." diye cevap verdi.
Bu hâdiseden sonra Resûli Kibriya Efendimiz, onu hep
"şehide" diye anardı.
Nitekim, hafız olan Ümmü Varaka, Hz. Ömer devrinde biri
erkek diğeri kadın iki uşağı tarafından geceleyin üzerine kadife örtü
basılarak şehid edildi. Katiller, yakalanarak, asılmak suretiyle
cezalandırıldılar. Medine'de, asılmak suretiyle cezalandırmanın ilkini bu
hâdise teşkil eder. "