Kalem Yazmak Zorunda sözleri ve alıntılarını, Kalem Yazmak Zorunda kitap alıntılarını, Kalem Yazmak Zorunda en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1960'lı yıllarda Risale-i Nur talebelerinin maruz kaldığı baskılarla ilgili olarak arka arkaya yayınladığı üç makalesinde Sezai Karakoç “Kalem Yazmak zorundadır” diyor ve şu tesbitleri yapıyordu:
Kalem, çağın sorumlu şahididir. Yazıcı melekler nasıl her gördüklerinin birini saklamadan yazmak zorundalarsa, onları örnek almak durumunda olan kalem de, çağındaki haksızlıkları, yanlışları, aşırılıkları, yıkımları, korkmadan ve çekinmeden kaydetmek zorunda ve sorumluluğundadır. Evet yazar, çağının üzerinde düşünmek ve düşündürmek zorunda ve sorumluluğundadır. Öyleyse, biz istesek de, istemek de, eğer kalem, kalemse, yazacaktır. Yazmazsa, işte asıl o zaman suçludur.
... Kapital'i okudu veya okuyorlar diye kimsenin tevkif edildiğini duymadım, ama mevlüt ve Risale-i Nur okunan bir topluluktan tevkifler olduğunu duydum. Şu anda, Van'da bir mevlüt toplantısından dolayı içerde bulunanlar var.
İşte bu bir realitedir. Kalem bu realiteyi yazıp yazmamak arasında yapacağı seçimle kendini tartmış olacaktır. Gerçeği söylemekle söylememek arasında her kalem tartılmış olacaktır.)
Sezai Karakoç, Sütun (İstanbul: Fatih Yayınevi, 1969), s. 29-37.
Bu kitabın özeti hep birlikte Kur'an'a dönüş şeklinde formülleştirilebilir ki, bu aslında Risale-i Nur Müellifinin yirminci yüzyıl başlarında İslam alemine sunduğu teklifin ta kendisidir.
Kur'ân-ı Kerimin tek bir âyetinin tefsiriydi bu yazılanlar. Ve içinde Kur'ân'dan ve kâinattan başka hiçbir yerden tek bir alıntı yoktu. Sadece âyetler konuşuyordu yazılanlarda - ya Kur'ân'ın, ya da kâinat kitabının âyetleri. Yıllar önce Sebilürreşad'daki makalesinde “Kütüb-ü İslâmiye şeffaf olmalı; bakınca onda Kur'ân görünmeli” demişti. O makaleyi okuyup da “Peki ama nasıl?” diye soranlara fiilî bir cevaptı Haşir Risalesi.
O günlerde kalemler Risale-i Nur'un ve talebelerinin maruz kaldıkları zulüm karşısında bir imtihandan geçiyordu. Şimdiki imtihan ise, özgürlük bakımından hiçbir sıkıntısı bulunmayan Risale-i Nur talebelerinin ve onlarla beraber kalemlerin Kur'ân ve Sünnete sadakatlerini siniyor.
Risalelerimde güzellik namına her ne varsa Kur’an’ın feyzindendir.
Allah’a Hamd olsun ki bu yolda Kur’an benim mürşidim ve üstadım olmuştur.
Evet!Kim ona yapışırsa, kopmaz ve kırılmaz, sapasağlam bir kulpa yapışmış demektir.
Said Nursi
Allah’ın Resulünden(asm) başka hiçbir âlim, hiçbir mürşid, hiçbir şeyh, hiçbir müçtehid, hiçbir imam, hiçbir üstad, hiçbir lider ‘İsmet’ sıfatına mazhar değildir, yani hatâsız değildir.
Allah’tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp gitmişlerdi. Onları affet, onlar için istiğfar et ve işlerde/yönetimde onlarla istişare et. Azmettiğinde de yalnız Allah’a dayan. Çünkü Allah kendisine tevekkül edenleri sever. (Âl-i İmrân, 3:159.)
Allah’ın Resulünden başka hiçbir kimse, hiçbir âlim, hiçbir mürşid, hiçbir şeyh, hiçbir müçtehid, hiçbir imam, hiçbir üstad, hiçbir lider ismet sıfatına mazhar değildir; yani ma’sum değildir, yani hatâsız değildir.
Eğer bir iman hizmeti yürütülecekse ve bu hizmet de herkesi kuşatacaksa-herkesi kuşatmayan bir hizmete zaten iman hizmeti denmez-siyaset bütünüyle Risale-i Nur talebelerinin gündeminden düşmeli, hangi isim ve suretle olursa olsun bir daha asla onları meşgul etmemelidir.
Eğer kalem, kalemse yazacaktır..
Kapital’i okudu veya okuyorlar diye kimsenin tevkif edildiğini duymadım, ama mevlüt ve Risale-i Nur okunan bir topluluktan tevkifler olduğunu duydum...
Sezai Karakoç -Sütun
Kendilerine Kur’an’dan, Sünnetten, Risale-i Nur’dan, iman hakikatlerinden bahsettiğim insanlar, bana baktıkları zaman bu anlattığım hakikatlerin eserini üzerimde görüyorlar mı?
‘Keşke ben de bunlar gibi olabilsem’ dedirtecek birşeyleri bende bulabiliyorlar mı?
İçimizdeki ses bu soruya evet diyemiyorsa, o zaman herşeyi sil-baştan düşünmek zamanı çoktan gelmiş demektir.