Gözleri hâlâ pencereye dikili olduğundan, bastığı kanları fark
etmedi.
Ta ki...
...Ayağı kayana dek. Aşağı baktı. Midesi, kanı beyninden önce gördü sanki. Yediği jambonlu sandviçin kalıntısı gırtlağına kadar yükseliverdi. Kan.
Pis kokulu havayı kesik kesik, derin derin soludu. Başını kaldırıp tekrar
pencereye baktı.
Zihni "Kan" diyordu. Bu sözcüğü aklından çıkarıp atamıyordu.