Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kapital 3. Cilt

Karl Marx

Kapital 3. Cilt Sözleri ve Alıntıları

Kapital 3. Cilt sözleri ve alıntılarını, Kapital 3. Cilt kitap alıntılarını, Kapital 3. Cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir kutupta servet birikimi, öteki kutupta, yani kendi emeğinin ürününü sermaye şeklinde üreten sınıfın tarafında, sefaletin, yorgunluk ve bezginliğin, köleliğin, bilgisizliğin, zalimliğin, ussal yozlaşmanın birikimi ile aynı anda olur.
Yerde ve binalarda yapılan tasarrufun ne ölçüde işçileri daracık yerlerde üstüste sıkıştırdığı çok iyi bilinir. Bu yetmiyormuş gibi, bir de havalandırma araçlarından da tasar ruf edilir. Uzun çalışma saatleri ile birleştiğinde, bu iki etmen, solunum organlarındaki hastalıklarda ve dolayısıyla ölüm oranında büyük artışa yolaçar.
Sayfa 85
Reklam
Kapitalist üretimin gerçek engeli sermayenin kendisidir
Sayfa 222
Kömür ocağı sahipleri ve işleticileri arasındaki rekabet altında en gözle görülür fizik güçlükleri yenmek için, gerekli olanın dışında hiç bir harcama yapılmaz; ve genellikle yapılacak iş için gerekli olandan çok da ha fazla bulunan kömür işçileri arasındaki rekabet nedeniyle, çevrelerindeki tarım işçilerinden biraz yüksek bir ücret karşılığında, bunlar büyük tehlikelere ve çok zararlı etkilere seve seve katlanırlar ve bu iş onlara ayrıca çocuklarını karlı bir şekilde kullanma olanağını da verir. Bu çifte rekabet, ocaklann büyük bir kısmının en yetersiz drenaj ve havalandırma ile işietilmelerini sağlamaya tamamen yetmektedir; çoğu kez kuyular kötü açılmış, kötü donatılmış ve mühendisler yetersizdir; galeriler ve yollar kötü açılmış ve yapılmıştır; bunlar, can kaybına, vücut ve sağlığın bozul masına yolaçar; bunlara ait İstatistikler, korkunç bir manzarayı ortaya koyarlar."
Sayfa 82
Kâr oranında bir düşme ile birlikte, emeğin üretken bir biçimde kullanılması için bireysel bir kapitaliste gerekli olan asgari sermayede bir yükselme olur; burada gerekli olan, hem genellikle emeğin sömürülmesi ve hem de, tüketilen emek-zamanının, metaların üretimi için gerekli emek-zamanına yetecek kadar olması ve böylece, metaların üretimi için gerekli ortalama toplumsal emek-zamanını aşmamasıdır. Bununla birlikte yoğunlaşma artar, çünkü, belli sınırların ötesinde, küçük bir kâr oranı ile büyük bir sermaye, kâr oranı yüksek küçük bir sermayeden daha hızlı birikir. Belli yükseklikte bir noktadan sonra, bu artan yoğunlaşmanın kendisi de, kâr oranında yeni bir düşmeye yol açar. Küçük, dağınık sermaye kitleleri, böylece zorla, spekülasyon, kredi sahtekârlıklan, sermaye dolandıncılığı ve bunalımlarla dolu maceralı bir yola itilmiş olurlar. Sermaye fazlalığı denilen şey daima, aslında, kâr oranındaki düşmenin kâr kitlesi ile telafi edilmediği sermaye fazlalığı -bu, yeni filizlenen sermaye sürgünleri için daima doğrudur- ya da kendi başına iş görmeyen sermayeleri, büyük işletmelerin yöneticilerinin emrine kredi biçiminde veren sermaye fazlalığı için geçerlidir. Bu sermaye fazlalığı, nispi bir aşırı-nüfus yaratan aynı nedenlerden ileri gelir ve bu yüzden, zıt kutuplarda bulundukları halde -kullanılmayan sermaye bir kutupta, işsiz çalışan nüfus öteki kutupta- nispi aşın-nüfusu tamamlayan bir olgudur.
Sayfa 222
"toplumsal talep", yani talep ilkesini düzenleyen etmen, aslında, farklı sınıfların karşılıklı ilişkilerine, bunların kendi ekonomik konumlarına ve bu nedenle özellikle, önce, toplam artı-değerin ücretlere oranına, sonra da, artı-değerin böIündüğü (kar, faiz, toprak rantı, vergiler, vb. gibi) çeşitli parçalar arasın daki bağıntıya tabidir. Ve bu da, arz ile talep arasındaki bağıntının hangi temele dayandığı saptanmadan, arz ve talep ilişkisi ile hiç bir şeyin açıklanamayacağını bir kez daha ortaya koymaktadır
Reklam
Nasıl ki emeğin bileşik hale gelmesi ve elbirliği, makinelerin geniş ölçüde kullanılmalanna, üretim araçlannın yoğunlaşmasına ve ekonomik olarak kullanılmalarına yolaçıyorsa, aynı şekilde, kitleler halinde, kapalı yerlerde ve sağlık gereksinmelerinden çok, üretimin işine gelen koşullar altında bu birarada çalışmadır ki; işte bu kitle halinde bir ve aynı işyerin de yoğunlaşmadır ki, bir yandan kapitalist için daha büyük bir kar kaynağının, öte yandan da daha kısa çalışma saatleri ve özel önlemlerle karşılanmadığı takdirde işçilerin yaşam ve sağlıklannın hovardaca harcan masının nedenini oluşturur.
Sayfa 85
Artı-değer ile kâr, kitleleri açısından özdeş olduklarrnı Birinci Kısımda görmüş bulunuyoruz. Ama, kar oranı, daha ilk bakışta sırf farklı bir hesaplama biçimi gibi görünen artı-değer oranından daha başlangıç ta ayrıdır. Ne var ki, bu, aynı zamanda gene daha başlangıçta artı-değerin gerçek kökeninin bir esrar perdesi arkasında saklanmasına yardım eder, çünkü, artı-değer oranı aynı kaldığı halde, kar oranı yükselehilir ya da düşebilir ve bunun tersi olabilir, çünkü kapitalist, pratikte yalnızca kar oranı ile ilgilidir
Sayfa 151
Krizler daima mevcut çelişkilerin anlık (geçici) ve zora dayalı çözümleri olup, bozulmuş dengeyi bir süreliğine yeniden kuran şiddetli patlamalardır.
Artı-değer oranı= kâr oranı değildir.
Rikardocu okulun bir incelemesinin gösterdiği gibi, kar oranı yasalarını, artı-değer oranı yasaları ile özdeşleştirmek ya da bunun tersini yapmak baştan sona yanlıştır. Kapitalist, doğal olarak, bunlar arasındaki farkı görmez. a : S formülünde artı-değer, bir kısmı bu üretimde tümüyle tüketilen ve her kısmı da yalnızca kullanılmış olan üretime yatırılmış toplam sermayenin değeri ile ölçülür. Aslında a : S formülü, yatırılan toplam sermayenin kendisini genişletme derecesini ifade eder, ya da, artı-değerin iç kavramsal bağıntıları ve niteliğine uygun olarak alındığında, değişen sermayedeki değişme miktarının, yatırılan toplam sermayenin büyüklüğüne oranını belirtir.
Reklam
Bir metaın onun maliyet fiyatı üzerindeki değer fazlalığı, doğrudan üretim sürecinde şekillendiği halde, bu, ancak dolaşım sürecinde gerçekleşir, ve gerçekte, rekabet koşullan altında, fiili piyasada, bu fazlalığın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve ne ölçüde gerçekleşeceği piyasa koşullarına bağlı olduğu için, dolaşım sürecinden doğuyormuş izlenimini daha da kolay verir.
Sayfa 45
Örneğin, köle ekonomisini alalım. Burada köle için ödenen fiyat, ondan elde edilecek olan, öngörülmüş ve sermayeleştirilrniş artık değerden ya da kardan başka bir şey değildir.
Bu ekonomi, daracık ve sağlığa zararlı yerlere işçileri üstüste yığmaya, ya da kapitalistin diliyle, yerden tasarrufa; güvenlik aygıtları kullanmaksızın, tehlikeli makineleri avuç içi kadar yerlere doldurmaya; sağlığa zararlı, ya da madencilikte olduğu gibi tehlikeli, vb., üretim süreçlerinde güvenlik kurallarını ihmal etmeye kadar varır. Üretim sürecini, işçi için insani, zevkli ya da hiç değilse dayanılabilir hale getirmek için gerekli koşulların ve önlemlerin hiç birinin yerine getirilmediğinin burada sözünü bile etmiyoruz. Kapitalist açısından bu tamamen yararsız ve anlamsız bir israftır.
Kapitalist üretim tarzı bir yandan, toplumsal emeğin üretkenlik gücünün gelişmesini teşvik ederken, öte yandan da, değişmeyen sermayenin kullanılmasında tasarrufu kamçılar.
Fabrikalar. İşçilerin güvenliği, rahatı ve sağlığı ile ilgili konıyucu önlemlere gerçek fabrikalarda bile önem verilmeyişi, bu başlık altında toplanmıştır. Sanayi işçilerinden yararlanan ve ölenleri içeren kayıp listele rinin kaynağı büyük ölçüde bu ihmaldir (bkz: yıllık fabrika raporları). Yer darlığı, havalandırma yetersizliği, vb. de buna eklenir.
Sayfa 83
120 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.