Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Marx ve Spinoza'nın İşbirliği

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik

Frederic Lordon

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik Gönderileri

Kapitalizm, Arzu ve Kölelik kitaplarını, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik sözleri ve alıntılarını, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik yazarlarını, Kapitalizm, Arzu ve Kölelik yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kapitalizme özgü toplumsal yapılardan kurtulmak, duygusal kölelikten kurtulmamızı sağlamaz. Tek başına, arzunun ve sarf edi-len güçlerin başıbozuk şiddetinden kurtaramaz bizi. Spinoza'nın duygular konusundaki gerçekçiliği, bu noktada belki en çok Mark- sist ütopyanın işine yarar: Sarsıp kendine getirir. Sınıfların ve sınıf çatışmalarının tamamen tasfiyesiyle siyasetin ortadan kaldırılma-sı, proletaryanın zaferiyle bütün husumetlerin aşılması, sınıf çıkar-larından tamamen arınmış sınıfsızlığın ortaya çıkması... - bunla-rın hepsi post-siyasal birer hayalden ibarettir ve belki de Marx'ın yaptığı en büyük antropolojik hata budur: Şiddeti kökünden yok edebileceğini sanmak; oysa en az tahripkâr şiddet biçimlenimleri-ni aramak dışında bir hedef olamaz ufkumuzda. Spinoza'nın belirt- tiği üzere, şayet insanlar Bilge olsaydı, yani herkes aklın kılavuz-luğunu kabul etmiş olsaydı, ne yasalara ne de siyasal kurumlara ih-tiyaç olurdu. Ne var ki insanlar kesinlikle bilge değildir
Sayfa 193
O halde, dolaysız sevinç kaynağı şeklinde nesnel ve hayali olarak inşa edilmesi gereken şey, faaliyetin kendisidir. Üc retli emek arzusu, maaşın ayrıca edinmeye imkân vereceği malla- ra yönelik dolaylı arzu değildir artık yalnızca, faaliyetin kendisine yönelik içsel arzudur. Böylece neoliberal arzu üretimi; şimdiye dek var olmamış ya da kapitalizmin yalnızca küçük bağımsız alan- larında var olmuş arzuları, mutlu bir şekilde çalışma arzularını, ya da-doğrudan kendi terminolojisiyle söyleyecek olursak- işyerin- de ve işiyle "kendini geliştirme" ve "kendini gerçekleştirme" arzu- larını büyük ölçekte üretmek gibi özel bir görev üstlenir. Bunu yapmayı da en azından araçsal bakımdan meşru görür
Sayfa 76
Reklam
Özne bu durumu kendi kendine itiraf ederek, ya toptan kabullenmeye yönelir (hayat başka yerde, uyanık geçirilen diğer sekiz saattedir), hatta "geçim derdiyle geçmiş bir hayat"tan dem vurarak bunalıma bıra kır kendini, ya da (husumet seçeneği) içeride sendikal, dışarıda si- yasal başkaldırmaya ve mücadeleye girişir – "keder arttıkça insan kederi yok etmek için daha büyük bir güç harcayacaktır. "17 Ya da özne kendi terk edilmişliğinin ıstırap verici kabulüne boyun eğe mez ve "etkime gücünü artıracak ya da ona yardımcı olacak şeyle- ri hayal etmeye" çabalayarak, kendisine musallat olan kederli çö- küş hayaletini yeniden büyülenerek -yani, kendine yeni bir arzu yaratarak- defeder
Sayfa 94
Avam para fikrinin eşlik etmediği bir nedenden kaynaklanan sevinci öyle kolay kolay hayal edemez.
Özü itibariyle değişken, toz kadar istikrarsız bir şey olan insan doğası hiçbir kısıtlamaya katlanamaz; eğer kendi kendini bağlarsa, çok geçmeden bağlarını koparmak için çılgınca uğraşmaya başlar, ta ki her şeyi, duvarı, bağları ve bizzat kendisini kopartıp atıncaya dek. FRANZ KAFKA, "Çin Seddi"
Kapitalizme özgü toplumsal yapılardan kurtulmak, duygusal kölelikten kurtulmamızı sağlamaz. Tek başına, arzunun ve sarf edilen güçlerin başıbozuk şiddetinden kurtaramaz bizi.
Reklam
Koşullanmak, "var olanın bir ’şey' haline gelmesini" sağlayan, onu "şey" derekesine düşüren eylemdir.
İmkânsızlık hükmü veren bütün yorumlar yanlıştır. Öncelikle (Spinozacı) determinizmin hangi bakımdan bir kadercilik, ezel ebet geçerli kaçınılmaz bir yazgı olmadığını ve şaşmaz bir düzeni olmakla beraber, evrenin geleceğinin tamamen önceden bilinebileceği fikrine kesinlikle varmadığını durup göstermek gerekiyor. Determinizm ile yeniliğin görünüşte kritik olan karşılaşması, gerek öznelcilik metafiziğine ait iddiaları, gerekse özgür iradenin cansiperane atılımlarını büyük tarihsel dönüşümlerin biricik itici gücü, olmazsa olmaz koşulu yapmak üzere bunlardan feyzalan sosyal bilimlere ait iddiaları ifşa eder özellikle. Devrim, boyunduruğu fırlatıp atmak demektir: Zincirleri kırmayı istemiş olmak gerekir ve bu istek de muhteşem bir "özgürlük" ânına tekabül eder.
Determinizm denen felsefi konuma bulaşan yanlış yorumlar arasında en belirgin olanı, "her şey önceden yazılı olduğundan" determinizmin değişimi düşünmesinin imkânsız olduğunu söyleyen yorumdur herhalde. Tüm neden-sonuç zincirlerinin zorunlu olduğu bir dünyada tarih bize ne tür bir sürpriz yapabilir? Determinizm, hem aynı'nın ezel ebet yenilenmesi hem de tanımı gereği "yeni"nin tasfiye edilmesi demek değil midir?
Komünist bakış açısı genel anlamda şöyle tanımlanabilir: Siyasal nitelik taşıyan her durumda, ilkece eşitlik hüküm sürmelidir. Gelgelelim burada "ilkece", "mutlak olarak" anlamı taşımaz, zira şurası açıktır ki bireyler bir şeyler yaparken güç bakımından eşit değildir. Sözgelimi bir dramaturg eşi benzeri olmayan bir metin ortaya çıkarabilir: Bu katkının, ışık teknisyenlerinin ve kostümcülerin katkısıyla aynı mahiyette olmadığını kim yadsıyabilir? Ger­çekten yaratıcı güce sahip olduğunu kim sorgulayabilir? Ama gene de oyunun sahnelenmesi ve söz konusu muhteşem metnin halkın önüne çıkması için ışın teknisyenlerine ve kostümcülere ihtiyaç vardır. Ne ki mesele hiçbir zaman bu açıdan ortaya konmaz, zira istihdam edilmiş işgücünün tedariki biçimindeki ücretli emek iliş­kisinin bu meseleye getirdiği "dolaysız" çözüm, neticede bunun gerçekten mesele olduğunu unutturur.
Reklam
Ücretli emekçilere efendi-arzuyu benimsetmek, aslında onları basbayağı "işletmek" demektir. Esir alanın hizmetinde hareket etmenin, kendi kendilerini "gerçekleştirmeye" çalışmak olduğuna, arzularının tam da bulundukları yerde olduğuna, -güzellik faydaya, öznenin "başarıları" da maddi idamesinin gereklerine eklendiğinden- bazı şeylerin "talih"in işi olduğuna inandırmaktır: Duygu uyandırmaya yönelik bütün bu hayali işlemler, duygu sömürüsüyle ilişkilidir ve bu işlemler başarılı olduğunda, çalışanlar -yaygın tabirle- işe sallana sahana değil, artık koşa ko­şa gitmeye başlar.
İşin manidar yanı, her halükârda, ücretli emekçilerin kendilerini sömürülmüş hissedip mücadeleye girmek için, Marx'ın artık değer teorisini düşünmelerine gerek olmamasıdır. Şüphesiz mücadelelerin esas içeriğini çoğu zaman parasal adaletsizlik fikri sağlar sağlamasına, ama mücadelelerin yegâne sebebi bu değildir.
Spinoza felsefesi, gerçeğin mutlak tamlığmm ve mükemmel olumluluğunun doğrulanmasıdır ve bu da Spinoza'nın skandal yaratmış olmasının sebeplerinden biridir - doğrusu, Spinoza'nın "Gerçeklik ve mükemmellik deyince ikisinin de aynı anlama geldiğini belirtiyorum," derken ne kastettiğini anlamak kolay değildir.
Tahakkümün en önemli özelliği, tahakküm edilenleri cüzi arzu nesnelerine (her halükârda mütehakkimler bu arzuları böyle addeder ve diğer arzuları kendilerine ayırırlar) bağlamasıdır. Evhamdan ziyade sevinç verir...
Rıza üretmek, bireylerin başlarına gelen durumdan sevgi üretmesi demektir. Dolayısıyla neoliberal arzu üretimi bir amorfati üretme girişimidir - ama herhangi bir fatum (kader) değildir bu: Neoliberal şirketin kendi kaderidir, yaderkliğin zirvesinde olan ücretli emekçilere yamadığı kaderdir.
296 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.