Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Karanlık Madde ve Dinozorlar

Lisa Randall

Sayfa Sayısına Göre Karanlık Madde ve Dinozorlar Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Karanlık Madde ve Dinozorlar sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Karanlık Madde ve Dinozorlar kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kara delikler ve karanlık madde, siyah mürekkep ve siyah filmden daha fazla aynı değildir. Karanlık madde ışıkla etkileşmez. Kara deliklerse ışığı soğurur ve başka her şey aşırı yakınına gelir. Kara delikler, içine giren tüm ışık içeride kaldığı için karadır. Işıma yapmaz ve geriye yansıtmaz. Maddenin her şekli bir madde oluşturmak üzere çökebileceğinden, karanlık madde kara deliklerin oluşmasıyla ilgili olabilirdi. Fakat kara delikler ve karanlık madde kesinlikle aynı şey değildir. Hiçbir şekilde karıştırılmamalıdır.
Evrenin erken evrilme döneminde, enerjinin çoğu ışınımla taşınmıştı. Fakat ışınım maddeden çok daha hızlı şekilde seyreltik hale geldiğinden, madde zamanla en büyük enerji dağılımı olarak egemen olmuştu. Evrenin evriminin çok sonrasında, ışınım ve madde seyreldiği halde karanlık enerji asla seyrelmediğinden, karanlık enerji baskın hale gelmişti ve şimdi Evrenin enerji yoğunluğunun yüzde 70 kadarını karanlık enerji oluşturmaktadır.
Reklam
Karanlık enerji zaman boyunca sabit kalır. Madde ve ışınımdan farklı olarak, karanlık enerji Evren genişlediğinde daha seyreltik hale gelmez. Bu bazı yönlerden onu tanımlayan özelliktir. Karanlık enerji yoğunluğu -parçacıklar ya da madde tarafından taşınmayan enerji- zaman boyunca aynı kalır. Bu nedenle, fizikçiler genelde bu tür enerjiye bir kozmolojik sabit olarak bakarlar.
1970'lerde Rubin ve onun çalışma arkadaşı Kent Ford, yıldızların dönme hızlarının gökadasal merkezden her mesafede büyük ölçüde aynı olduğunu buldu. Yani, yıldızlar, ışık-yayan madde içeren bölgeden çok uzaklarda bile, sabit hızla dönmekteydiler. Bunun tek olası açıklaması, bir miktar -henüz hesaba katılmamış- maddeydi; bu madde beklenenden çok daha hızlı hareket eden daha dıştaki yıldızları dizginlemeye yardım ediyordu. Bu fazlalık katkı olmaksızın, Rubin ve Ford'un ölçtüğü hızlara sahip olan yıldızlar gökadanın dışına uçup giderdi. Bu araştırmacıların dikkat çekici çıkarımına göre, hesaba katılan sıradan madde onları yörüngede tutmak için gereken kütlenin sadece altıda biriydi. Rubin ve Ford'un gözlemleri o zaman karanlık madde için en güçlü kanıtı sağladı ve gökada dönüş eğrileri önemli bir ipucu olmayı sürdürdü.
Evrenin oluşumu
Karanlık maddedeki enerji yüzdesi yüzde 26, sıradan maddedeki yüzde 5 ve karanlık enerjideki yüzde 69 kadardır.Sıradan maddenin enerjisinin çoğu atomlarda bulunur; kozmik pasta çizelgesinin "atomlar" ve "sıradan madde" ifadelerini değiştirilebilir biçimde kullanma nedeni budur. Başka bir deyişle, karanlık madde sıradan maddenin enerjisinin beş katını taşır; bu demektir ki Evrendeki maddenin enerjisinin yüzde 85'i karanlık madde tarafından taşınır. Ardalan ışınımından türettiğimiz karanlık madde katkısı sonucunun daha önce gökada kümelerinden elde edilen sonuçla uyuşması bize güven verir; böylece mikrodalga ardalan ölçümlerinden elde edilen sonuç pekiştirilmiş olur.Kozmik mikrodalga ardalan ölçümleri de karanlık enerjinin varlığını doğrulamıştı.
Süpernova araştırmacılarının iki ekibi, içlerinde Ia Tipi süpernovaların bulunduğu gökadaların kırmızıya kaymalarını ölçtüklerinde, karanlık enerjiyi keşfetmek için 1998'de bu anlayışı kullanmışlardı. Kırmızıya kayma, uzaklaşan bir cismin yayınladığı ışığın frekansındaki kaymadır; bu, uzaklaşan bir ambulansın siren sesinin pesleşmesi gibi, bir şeyin bir ışık ya da ses kaynağından ne kadar hızla hareket ettiğini söyler bize. Araştırmacılar, çalıştıkları süpernovaların kırmızıya kaymalarını ve parlaklıklarını bilince, Evrenin genişleme hızını ölçebilirlerdi. Süpernovaları beklenilenden daha donuk bulmaları onlar için sürpriz olmuştu; bu, süpernovaların Evrenin genişleme hızı hakkındaki geçerli geleneksel varsayımlar uyarınca beklediklerinden daha uzakta olduklarını göstermekteydi. Onların gözlemleri, beklenmedik bir enerji kaynağının Evrenin genişleme hızını ivmelendirdiği gibi şaşırtıcı bir sonuca yol açmaktaydı. Karanlık enerji buna uygun düşer, çünkü onun kütleçekim etkisi Evreni zamanla artan bir hızda genişletir.
Reklam
...gökbilimciler bir gökadanın uzaklaşma hızını ve gökadanın parlaklığını ölçerlerse, içinde gökadanın yer aldığı Evrenin genişleme hızını ve ayrıca gökadanın ne kadar uzakta olduğunu saptayabilirler. Bu bilgiyle donanmış olarak, Evrenin genişlemesini zamanın fonksiyonu olarak belirtebilirler.
Evrenimizde neden bizi oluşturan maddeden -protonlar, nötronlar, elektronlar- bu kadar çok madde var? Sıradan maddeyi büyük ölçüde anladığımız halde, onun bu kadar çoğunun neden hâlâ burada olduğunu tam olarak anlamıyoruz. Sıradan maddedeki enerji miktarı çözülmemiş bir problemdir. Neden bugünkü kadar bol miktarda kaldığını henüz anlamış değiliz.
Çok sık olarak duyduğum bir soru şudur: neden hiçbir şey yok da, bir şeyler var? Hiçbirimiz gerçek nedeni bilmediğimiz halde, size iki yanıtımı vereceğim. Yadsınamaz olan birincisi şudur: Hiçbir şey olmasaydı, bu soruyu sormak için siz burada olamazdınız ve onu yanıtlamak için ben de burada olamazdım. Diğer yanıtımsa şu: Sadece bir şeyi daha büyük olasılıkla düşünürüm. Ne de olsa, "hiçbir şey" çok özeldir. Bir sayı çizgisine sahipseniz, "sıfır" seçebileceğiniz olası sayılar sonsuzluğu içinde sadece sonsuz küçük bir noktadır. "Hiçlik" öylesine özeldir ki altta yatan bir neden olmaksızın, onun Evrenin bir durumunu belirtmesini beklemezsiniz. Fakat altta yatan bir neden bile bir şeydir. Siz en azından gerçekte rastgele olmayan bir oluşumu açıklamak için fiziksel yasalara gerek duyarsınız. Bir şaka gibi görünse de, gerçekten buna inanıyorum. Neyi aradığınızı daima anlamayabilirsiniz, fakat "hiç"i rastgele bulamazsınız.
Maddenin bugüne kadar yerinde durmuş olması için, erken Evrende belli bir zamanda madde ile karşı-madde arasında bir simetrisizliğin kurulmuş olması gerekir. Fizikçiler bu dengesizliği neyin yaratabileceği hususunda birçok işler senaryo önermişlerdi; fakat bunlardan, varsa, hangisinin doğru olduğunu henüz bilmiyoruz. Simetrisizliğin kaynağı kozmolojideki önemli çözülmemiş problemlerden biri olarak durmaktadır ki sadece karanlık bileşenleri anlamamakla kalmıyoruz, ayrıca bilinen maddeyi temsil eden kozmik pastanın küçük parçası olan olağan maddeyi bile tam olarak anlamıyoruz. Pastanın bu küçük kısmının neden kaldığını açıklamak için, Evrenin evriminde vaktinden önce özel bir şey meydana gelmiş olmalıdır.
Reklam
Evrendeki madde miktarı karşı-madde miktarından daha büyük olmalıdır. Evrenimiz -ve kendimiz- için kritik bir özellik şudur; standart ısıl beklentilerin tersine, olağan madde yerinde durur ve hayvanları, kentleri ve yıldızları yaratmak üzere yeterli miktarda var olmaya devam eder. Bunun mümkün olması, ancak maddenin karşı-maddeye baskın çıkmasından, yani madde/karşı-madde simetrisizliğinden dolayıdır. Bu miktarlar her zaman eşit olsaydı, madde ve karşı-madde birbirlerini bulup ortadan kaldırır ve yok olurdu.
Çok sık işittiğim ve yanıtlanmasının daha bile olanaksız olduğu bir diğer soru, "Büyük Patlamadan önce ne olmuştu?" sorusudur. Bunu yanıtlamak herhalde Büyük Patlamanın kendisini anlamaktan bile daha fazla bilgi gerektirir. Büyük Patlama zamanında ne olduğunu bilmiyoruz ve ayrıca öncesinde ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Fakat bu boşlukla aşırı hayal kırıklığına uğramanızdan önce, muhtemelen bu soruya verilecek herhangi bir yanıtı tatmin edici bulmayacağınız hususunda sizi rahatlatayım. Ya Evren sonsuz uzun bir zaman süresince vardı ya da belirli bir özel zamanda başladı. Her iki yanıt da tedirgin edici görünüyor, fakat seçenekler sadece bunlar!
Evren hep vardıysa ve Büyük Patlama onun bir parçasıydıysa; ya Evrenimiz var olan tek evrendi ya da kendi Büyük Patlamalarından diğer evrenler de ortaya çıkmıştı. Çoklu evrenler (multiverse), kendi evrenimize ek olarak birçok evrenin var olduğu bir kozmosla ilişkili bir isimdir. Bu senaryoda, her biri kendi evrenini oluşturan birçok farklı genişleyen bölge olabilir.Bu beni bir üsttekinin yol açtığı son felsefi sorgulamaya getiriyor: Acaba böyle bir çoklu evren var mı? Mevcut fizik kuramları, çoklu evrenlerin olası olduklarını; özellikle bugünlerde formüle edilen kuantum kütleçekim kuramlarında birçok olası çözümün verildiğini öne sürmektedir. Bu hesaplamalar ayrıntılı incelemeye yeter mi derseniz, başka girilemez evrenlerin var olması gerektiği hususunda bahse girebilirim. Peki, onlara niçin ulaşılamaz? Fiziksel yasaların ve güncel teknolojinin sınırlamalarını bildiğimiz dikkate alındığında, onların orada olmadıklarına karar vermek hem mecazi hem de genel anlamda öngörüsüzlüktür. Dünyamız hakkında hiçbir şey, bir çoklu evrenin varlığıyla bağdaşmaz değildir.
Çoklu evrenler o kadar çok uzaktadırlar ki, bu diğer evrenlerin birinden ışık hızıyla hareket eden bir şeyin bile bize Evrenimizin ömrü içinde ulaşması için yeterli zamanı olmaz.
Evrenin öteden beri büyük olasılıkla sonsuz olduğu dikkate alındığında, Evrenin genişlemesi belki de tuhaf bir kavramdır. Fakat genişleyen, uzayın kendisidir, gökadalar gibi cisimlerin arasındaki mesafelerin zamanla arttığı anlamında. Sık sık şunu soruyorum: "Eğer Evren genişliyorsa, neyin içine genişliyor?" Yanıt şudur: Hiçbir şeyin içine genişlemiyor. Uzayın kendisi büyüyor. Evreni bir balonun yüzeyi olarak düşünürseniz, balonun kendisi gerilmektedir. Balonun yüzeyi üzerinde iki nokta işaretlemişseniz, bu iki nokta gitgide birbirinden ayrılır; tıpkı genişleyen bir evrende gökadaların birbirlerinden uzaklaştıkları gibi. Benzetişimimizin mükemmel olmadığı açık, çünkü balonun yüzeyi sadece iki boyutludur ve aslında üç-boyutlu uzay içine genişlemektedir. Benzetme ancak orada tek şey balonun yüzeyiyse -o uzayın kendisiyse- çalışır. Bu doğru olsaydı -orada içine genişleyeceği başka hiçbir şey olmasaydı bile işaretli noktalar yine de birbirinden ayrılırdı.
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.