Yaşımın ortaya çıkması riskini göze alarak itiraf ediyorum :) Lise yıllarımda- tam olarak Lise 1- tüm sezon boyunca Devlet Tiyatrosunda sahnelenen bir oyundu Katharina Blum’un çiğnenen onuru. Hemen her gün tiyatronun önünden geçerken gördüğüm afiş ve isim dikkatimi çekmişti. Seyrettiğimde de çok etkilenmiştim, dünyanın değişmesi gerektiğini ve değiştirebileceğimi düşünen romantik, liseli kalbimle. Devlet Tiyatro’larında sahnelenen oyunlara ah vah etmeyi çoktan bıraktım. Bahsettiğim zamanları yaşayanlar toplumdaki gerileme ve cahilleşmenin geldiği boyuttan en az benim kadar rahatsızdır sanırım. Sorun sadece cehalet de değil, onun yüceltilmesi, Goethe’nin deyimiyle örgütlü eyleme geçmiş hali. Demem o ki bir zamanlar bu ülkede, az da olsa, gençlere umut verecek şeyler olurdu.
Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru, Almanya’da 1970’lerde yaşanan siyasi ortamı anlatan bir trajedi. Tüm dünyada ve dolayısıyla Batı Almanya’da yaşanan, Komünizm fobisi sebebiyle uygulanan cadı avının doğurduğu sonuçlardan biri. Düzenli, çalışkan ve kendi halinde bir kadın olan Katharina Blum’un haksız yere, basın tarafından yerle bir edilen hayatını anlatıyor. Çok çarpıcı bir hikaye, Böll hikayedeki dramatik unsurları, mahkeme tutanağı tarzında yazarak en aza indirmeyi başarsa da isyan ettiren, etkileyici bir roman çıkmış ortaya.