En Beğenilen Kemikler kitaplarını, en beğenilen Kemikler sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Kemikler yazarlarını, en beğenilen Kemikler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Ama daha ölümümüze var, önce ben göçerim. Sonra siz. Daha vaktimiz var, çok şey görecek, daha çok acı çekeceksiniz. Çünkü burada doğduk, burada yaşadık,"
Çuvalı aldım, hafifte, kemikler birbirine her çarptığında kurumuş ceviz kabuklarını andıran bir ses çıkıyordu. Şaşkındım. Böyle bir sonu hiç tahmin etmemiştim. Anlatsam kimseyi inandıramazdım. Yıllarca babamı sormuştum, şimdi elimdeki çuvalın içindeydi. Acı bir tat vardı ağzımda. Peş peşe,” Çuvaldaki babam değil, kemikleri”, dedim içimden. İnsan kemik değildi. Ruhtu. Babamın ruhu hep yanımdaydı, öyle de kalacaktı. Bunlar kemikti, gömülecekti. Dersim’de bir köyde yaşanılanları konu alıyor kitap. Üzülerek okudum. Kitabın arka kapağı ise şöyle: Yıl 1993. Dersimin bir köyünde, ülkenin boğucu atmosferinde akan hayat, topraktan çıkan sahipsiz KEMİKLERLE ve artık radyo haberlerinden ibaret olmayan savaşın evlerin önüne kadar gelmesi ile sarsılır. Boşaltılan köylerin, gözaltıların, kayıpların ve zorunlu göçün yıkıcı etkilerine maruz kalan herkesin hayatı kökünden değişir.
Yıl 2014. “Şimdi itiraf zamanı” başlıklı bir gazete haberinin dört kişinin hayatında yarattığı etki çocukluğun, büyümenin ve savrulmanın olduğu kadar bir dönemin karanlıklarına da ışık tutar. Tutulamayan bir yasın nasıl taşlaşıp ağırlaştığı, hayatı nasıl zehirlediği dört karakterin ağzından somutlaşırken, belki biraz uzağımızdaki “faili meçhul”kavramı aynı şekilde canlanıp yanımıza sokulur. Sahipsiz kemikler ise bulunacakları güne kadar bu toprakların her daim karnında ve ezberindedir.
Bu satırlar yazılırken de okunurken de kayıplarının akibetini ve hesabını soranların eylemi devam ediyor. Hayat da…
Keşke yazabilseydim.
Eğer yazabilseydim içimde bir soğuma olduğunu yazacaktım. Bitmeyecek ve dinmeyecek bir soğuma. Yaşadıklarımın, gördüklerimin, duyduklarımın içine sızan ve bir süre sonra onları benden uzaklaştıran, izlettiren, yabancılaştıran bir soğuma.
Hep aynı hissizlik vardı içimde. Bu hissizlikten dolayı kendimi suçladığım zamanlar da oldu, hak verdiğim de...Karakterim böyle, diyordum hep. Bir yabancıydım ben. Memleketime, akrabarıma, tarihime ve daha bir sürü şeye...O olayın üzerinden yıllar geçmiş ve zaman her şeyi değersizleştirmişti çünkü...bu tepkisizlikten başka ne gelirdi elimden!!! Eğer o olay yaşanmasaydı yine böyle biri mi olurdum? O kadar çok sordum ki bu soruyu kendime...
Çuvalı aldım, hafifti, kemikler birbirine çarptığında kurumuş ceviz kabuklarını andıran bir ses çıkarıyordu. Şaşkındım. Böyle bir sonu hiç tahmin etmemiştim. Anlatsam kimseyi inandıramazdım. Yıllarca babamı sormuştum, şimdi elimdeki çuvalın içindeydi. Acı bir tat vardı ağzımda. Peş peşe, "Çuvaldaki babam değil kemikleri," dedim içimden. İnsan kemik değildi. Ruhtu. Babamın ruhu hep yanımdaydı, öyle de kalacaktı. Bunlar kemikti, gömülecekti.
"Çuvalı aldım, hafifti, kemikler birbirine çarptığında kurumuş ceviz kabuklarını andıran bir ses çıkarıyordu. Şaşkındım. Böyle bir sonu hiç tahmin etmemiştim. Anlatsam kimseyi inandıramazdım. Yıllarca babamı sormuştum, şimdi elimdeki çuvalın içindeydi. Acı bir tat vardı ağzımda. Peş peşe, "Çuvaldaki babam değil kemikleri," dedim içimden. İnsan kemik değildi. Ruhtu. Babamın ruhu hep yanımdaydı, öyle de kalacaktı. Bunlar kemikti, gömülecekti."