Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık

İlany Kogan

Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık Sözleri ve Alıntıları

Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık sözleri ve alıntılarını, Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık kitap alıntılarını, Kendilikten Kaçış- Sınırları Yıkmak Birliğe Duyulan Açlık en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nasıl bir yandan yatıştırıcı anneye tutunurken bir yandan onun boğucu pençesinden kaçılabilir?
Akhtar (2000) psişik acı kavramını şu şekilde özetler: "Söz­süz bir özlem, kendilikte yırtılma ve psişik çaresizlik duygusu ... muğlak ve başkalarına aktarılması çok zor. Genellikle önemli bir nesnenin kaybını ya da o nesnenin kişinin anaklitik (destek temelli) gereksinimlerini ansızın reddet­mesinin ardından ortaya çıkar"
Reklam
İçindeki boşluktan sakınmak için kendisini sürekli meşgul tutmak ister gibiydi.
...tarih asla tam anlamıyla ge­ride kalmaz. Yani geçmiş asla ölmez; asla yok olmamak üzere zihinde yaşar. Turner (1938) geçmişle bugünün iç içe geçmiş doğasını uzdille tanımlar ve bugünü işlenmemiş gelecek ve geçmişi de işlenmemiş bugün olarak görür.
Yas tutmak gereklidir, çünkü gerçekçi yararlılıklarını kaybetmiş bağları ve tutumları bırakmamıza izin verir, bu sayede büyümeyi ve gelişmeyi kolaylaştırır.
Freud travmayı aşırı uyarılmaya karşı koruyucu bariyerleri aşan, kişiliğin bütünlüğünü kök­ten tehdit eden bir dışsal uyaran fazlalılığı olarak ele almıştır.
Reklam
Kapsayıcı bir nesneyle özdeşleşmek için hiçbir fırsatı olmamış olan ço­cuklar, kusurlu bir kendilik bütünleşmesinden ve içsel ve dışsal alanlar ara­sında sağlıklı ayrım yapamamaktan mustariptirler.
Khan (1979), Joseph (1982) ve Kogan'ın (1990) konu üzerine yazdık­larını temel alan Akhtar (2000) psişik acı kavramını şu şekilde özetler: "Söz­süz bir özlem, kendilikte yırtılma ve psişik çaresizlik duygusu ... muğlak ve başkalarına aktarılması çok zor. Genellikle önemli bir nesnenin kaybını ya da o nesnenin kişinin anaklitik (destek temelli) gereksinimlerini ansızın reddet­mesinin ardından ortaya çıkar" (s. 229).
Geçmiş ve bugün bilinçdışında birbirine geçer, geçmişteki anlamlar şimdinin anlamları olur ve bugünün anlamları geçmişinkileri etkiler.
Patoloji, ego ile dış dünya arasındaki sınır çizgilerinin belirsiz olduğu ya da gerçekten yanlış çizilmiş olduğu çok sayıda durumla bizi tanıştırmıştır. Kişinin kendi bedeninin, hatta kendi zihinsel yaşamının bazı kısımlarının - algıları, düşünceleri ve duygularının - kendisine yabancı, egosuna ait olmayan şeyler olarak yaşantıladığı durumlar vardır... Demek ki, kendi egomuzun duyguları bile bozukluklara maruz kalabilir ve egonun sınırları sabit değildir.
Reklam
Ego, bireyin iç ve dış dünyaları arasında, iç­sel psişik dünyası ve diğer insanların psişik dünyaları arasında bir hat çizen yüzeydir, Anzieu ve Houzel'in "psişik zarf" adını verdikleri bir yüzey.
...sağlıklı bir kimliğin alameti farikası olan "de­ğişimin tam ortasındaki süreklilik"...
Bir sevgi nesnesi yitirildiğinde, yalnızca aktüel nesneyi yitirmekle kalmaz, kendiliğimizin o nesnenin içimiz­deki tamamlayıcısı olan yanını da yitiririz; bunun yanında onunla yakın bağ­lantı içinde olan iyilik halini de.
Düşlem yoluyla örselenme: Ebeveynini anlayarak ona yardım etmek için bitmez tükenmez çabalar içine giren çocuk travmatik yaşantıyı ve eşlik eden duygulanımları düşlemde yeniden yaratmak yoluyla onun başından ge­çenleri yaşantılamaya çalıştığında bu durum oraya çıkar.
Çocuğun anne babasının travmasını tekrarlama aracı olarak sömü­rülmesi yoluyla örselenmesi: anne baba, kendisiyle çocuğu arasın­da geçirgen bir zar yaratır ve yıkıcı doğaları yüzünden kendi içinde tutamadı­ğı veya diğer yetişkin eşlerle paylaşamadığı yas ve saldırganlık duygularını bu zar aracılığıyla çocuğa iletir. Aslında bir yansıtmalı özdeşleşme olan bu süreç, anne babanın kendileri için ölümcül olabilecek muazzam öz-yıkıcılığını azalt­ma işlevi görür.
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.