Her şeriatçının tipik fantazisi "imansızı imana getirmek" hülyalarının yazıya dökülüşüydü bu kitap.
Çok güzel başlamıştı. Tamam, dedim, işte esrarlı yolculuk falan diyor. İsmi de paralel... Herhalde içsel bir yolculuğa tanıklık edeceğiz. Tasavvufi sarsıntılar geçireğiz. Bizi silkip kendimize getirecek.
Peki öyle mi oldu? Hayır.
Kitap sığ şeriatçı düşüncelerinden ileri gidemedi.
Ben kominizme inanmam ama "kominist=ateist=şeytani insan" mesajına da katılmam. Sığ yazarımız kendi gibi düşünmeyeni kaka olarak görüyor, gösteriyor. Benden olmayan iblistir kafası. Elbette bu kafa "ötekinin" kurtarılması gerektiğini düşünüyor. Bu kitapta işte bunu işlemiş. Peki nasıl yapmış bunu? Elbette bir iki bilindik söz ve namazla. Namaz! Başka türlü olamazdı. Dinin indirgendiğinde ibadet. Cehennemden kaçımın en mühim yolu. Allah için değil, yanmamak için eda edilen tapınış.
Neyse...
Ulan o nasıl hızlı bir değişim? Adamla 2 gün sohbet etti ve bir sabah namazı kıldılar... ta ta ta tam... koministimiz bir anda Allah aşkına düştü. Gözyaşlarına boğuldu. Mevlanın ermek için yıllarını verdiği aşka bir anda kavuştu. Hadi bunu geçtim. Kominist ansızın Kominizmi eleştirmeye başladı. Verdi veriştirdi. Lan madem o eleştirileri fark etmiştin, neden davanı bırakmamıştın?
Ah sığ yazar ah!
İdeolojik bir beyin maalesef ortaya iyi bir edebi eser koyamıyor, koyamaz da. Çünkü odaklandığı nokta edebiyat değil ideolojisini hoş kokularla süslemek, ne kaddar tatlı bir şey olduğunu ilan etmek.
Kısacası bu eser bir dönüştürme fantazisinin gerzekçe, gerçekdışı kusumudur.
Vesselam...