Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sonsuzluk Peşinde

Kitabü'l-Emed Ale'l-Ebed

Ebu'l Hasan el-Amiri

Kitabü'l-Emed Ale'l-Ebed Sözleri ve Alıntıları

Kitabü'l-Emed Ale'l-Ebed sözleri ve alıntılarını, Kitabü'l-Emed Ale'l-Ebed kitap alıntılarını, Kitabü'l-Emed Ale'l-Ebed en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok ilginçtir ki günümüz insanları her ne zaman Öklid'in [M.Ö. 330-275] kitabını okuyan veya mantık prensiplerine hâkim olan birini görseler, bu gördükleri kişi her ne kadar metafizik ilimlerden bîhaber olsa da onu "hakîm" olarak nitelemektedirler. Hatta onlar, "beş ezelî ilke" (el-kudemâü'l-hamse) ve "fâsid ruhlar" (ervâh-1 fâside) hakkında hezeyanlarda bulunmuş olmasına rağmen
Sayfa 80 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Daha sonra biz zındıkların (zenâdıka) çirkin hareketlerine şahit oluyoruz. Nitekim onlar teker teker aklı zayıf insanların peşlerine düştüler. Yukarıda zikredilen ( Empedokles, Pythagoras, Sokrates, Eflatun, Aristoteles) değerli filozofların isimlerini ve prestijlerini kullanarak insanları kendilerinin de batmış olduğu ahlaksızlık bataklığına çekmeye çalışmışlardır. Hatta onlar, “eğer Allah’ın dini gerçek ve doğru olsaydı, filozoflar mükemmel akılları ve feyizli zekâlarıyla, Allah’ın dinini kabul ederlerdi ve ona sıkıca bağlanırlardı” diyerek insanların kafasını karıştırmaya çalışıyorlardı.
Sayfa 83 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Reklam
...kimin üzerinde hissin egemenliği galip olursa o kimse zâhir olan güzelliği arzular. Aklın egemenliği kendi üzerinde galip olan her kimse de derûnî güzelliği arzular. Bunun sebebi ise zâhirî güzelliğin tabîî, derûnî güzelliğin ise rûhânî olmasıdır.
Sayfa 126 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
...bilginin elde edilme yolları: 1) İlmin kaynağının sadece duyu organları ile idrak olduğunu kabul edenler, 2) İlmin kaynağının sadece akılla idrak etme olduğunu kabul edenler, 3) Her ikisini de reddedenler, 4) Her ikisini de kabul edenler. Âmirî bunlardan dördüncü grubun doğruya isabet ettiğini söylemektedir.
Sayfa 27 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
giriş
Âmirî’nin yaşadığı 4./10. yüzyıl, İslam ilim, kültür ve düşünce tarihinin en canlı ve en yoğun olduğu bir dönemdir. Aynı yüzyılın bir diğer önemli özelliği, İslam düşüncesinin teşekkül devrinin bu yüzyılda sona erdiğinin kabul edilmesidir. Nitekim bu yüzyılda (4./10. yy.) Kur’ân’ın okunuşu ve yazılışıyla ilgili çalışmaların yanında hadislerin tedvîni de tamamlanmış, kelam ilmi teşekkül etmiş, Sünnî fıkıh ekolleri de dört mezhep etrafında bu devirde oluşmuş, temel eserler ortaya konmuş ve bu dönemden sonra ise bazı istisnaları dışarıda bırakacak olursak genelde önceki eserleri değerlendirmek suretiyle onlara şerh ve haşiyeler yazmakla iktifa edildiği devreye doğru bir gidiş başlamıştır.
Sayfa 1 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Ölüm her ne kadar görünürde acı ve karşılaşılmak istenmeyen bir durum olsa da, gerçekte insanları efendilerine götüren bir geçittir. O efendiler ki, o kimsenin dünya hayatı boyunca kavuşmuş olduklarından vuslata daha layık ve dünyada kendisine arkadaşlık edenlerden daha samimidir.
Sayfa 70 - YEKKitabı okudu
Reklam
Dînî kurallar, akleden nefsi, yok olmaya açık olan şeylerden bâkî olmaya elverişli olan şeylere yönlendirmektedir. Ayrıca bu dinî kurallar, kapkaranlık zulmetlerden kurtulup nurlu aydınlıklara çıkmamızda bize rehberlik etmektedir. Böylelikle insan, bu dinî kurallar ve şer’î modeller vesilesiyle hayvanlık tabiatından hikmetin ihtişamına, hatta fizik (süflî) âlemden metafizik (ulvî) âleme yükselir. Bundan dolayı denmiştir ki “İnsan doğası gereği dinî bir canlıdır (elinsânu dîniyyün bi’t-tab‘).”
Sayfa 108 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
...mutlak olarak hakîm diye isimlendirilen beş ( Empedokles, Pythagoras, Sokrates, Eflatun, Aristoteles) Yunan filozofunun peşinden gidenler, Yaratıcı’yı (c.c.) tanımayan ve ölümden sonra ebedî mükâfatın olacağına kesinkes inanmayan herkesi hakir ve küçük görüyorlardı ve tıpkı Allah’ın birliğine inanan (muvahhid) birinin sapkın (mülhid) birine gösterdiği muamele gibi onlar da onlara karşı küçümseyerek muamelede bulunuyorlardı. Fakat onların âhiretin sûreti hakkındaki görüşleri bir hususta Hanif dininden farklılık arz ediyordu. O da şu ki, onlar bedenin yeniden diriltileceğine inanmıyorlar, aksine ebedi mükâfatın yalnızca insan ruhlarına verileceğini ileri sürüyorlardı. Bundan dolayı İslam, bu topluluğun sapkın ve dalâlette olduğuna hükmetmiştir. Yaratıcı’nın ve O’nun zâtının birliğinin kabul edilmesi, O’na denk olarak ileri sürülenlerin ve O’na muhalif olanların reddedilmesi hususunda ise onlar gönüllü olarak itaatkâr davranmışlar ve bu hususta birçok delil ileri sürmüşlerdir.
Sayfa 82 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Salih birisi, bir insanın hikmetine, edebine, nezaketine ve vakarına vâkıf olduğu zaman ona olan ilgisi ve onunla birlikte olmayı çok istemesi, bu salih insanın, çekici genç kızların güzelliğine vâkıf olmasından daha güçlüdür.
Sayfa 126 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
Astronomlar, semâvî tesirlerin hâkimiyetinin, yalnızca bedenî mizacına tabi olanlar üzerinde söz konusu olduğu ve fakat aklına tabi olan kimseler üzerinde herhangi bir hâkimiyeti olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. O halde ortaya çıkmıştır ki şer’î ilkeleriyle ilâhî din, nefis için, onu esaretten kurtaran bir şey mesabesindedir.
Sayfa 118 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu BaşkanlığıKitabı okudu
163 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.