Yeter sebep şöyle der: "Her şeyin bir kavramı var!" Bunun metafizik ifadesi şudur: "Her yüklem-atfetmenin şeylerin doğasında bir temeli var". Mantıksal ifadesi ise şu: "Her yüklem öznenin içindedir", özne ya da şeylerin doğası şeyin mefhumudur, kavramıdır.
Ruh bedenle karmaşık bir ilişki içindedir: asla bedenden ayrılamaz olan ruh, bedende başını döndüren, maddenin ikili-kıvrımlarına saplanmasına yol açan bir hayvanlık bulduğu gibi, yükselmesini sağlayan ve onu bambaşka kıvrımların üzerine taşıyacak organik ya da beyne dayalı bir insanlık da bulur.
Evren devasa bir canlı değildir, kendinde Hayvan değildir: Leibniz, evrensel bir Zihin varsayımını reddettiği gibi bu varsayımı da reddeder ve organizmalar indirgenemez bir bireyselliği, organik kuşaklar indirgenemez bir çoğulluğu korurlar.
"Dünya yokluğun anonim bölgesidir; şeyler ondan itibaren belirirler, sonra da onda kaybolurlar... Belirme, ardında hiç kimsenin olmadığı, tam da hiçten başka hiçbir şeyin olmadığı maskedir"
Herhangi bir şey değil, Hiç. Tanrı'nın yokluğunda, hatta insanın bile yokluğunda ilkelere dayanmadan düşünmek, oyunun eski Ustasını tahtından indiren ve bir-arada-olanaksızları aynı parçalanmış dünyaya sokan bir çocuk-oyuncunun tehlikeli görevi haline gelmiştir (masa paramparça olmaktadır...).
Neden, ister şeylerin durumunu değiştirsin, ister şeyi üretsin ya da yok etsin, başa gelenlerle aynı düzeydedir. Oysa ilke, nedenler de dahil olmak üzere, bir şeyin bütün başına gelenlerin bir sebebi olduğunu söylüyor.