Şiddetin içine doğduğunda şiddetin kendisine dönüşürsün büyürken. Açlığını besleyen vahşet bir süre sonra seni ve çevreni yutmaya başlar, ta ki her şeyi yok edene kadar.
Kıyamet ~ Buğra Gülsoy
.
Alıntılar;
.
Ne tuhaf, insanoğlu bulutlara savaşmak için çıkmıştı ilk, buradan yeryüzüne bakarken, ne kadar önemsiz, değersiz, bir hiçmişiz meğerse, ama bunun farkına bile varmamışız, ya da varmak istememişiz, varlığımıza ihanet edercesine meydan okumuşuz doğaya, hâlâ daha okumaya devam ederek. Oysaki bu kadar yüksekten
Ne tuhaf, insanoğlu bulutlara savaşmak için çıkmıştı ilk, buradan yeryüzüne bakarken, ne kadar önemsiz, değersiz, bir hiçmişiz meğerse, ama bunun farkına bile varmamışız, ya da varmak istememişiz, varlığımıza ihanet edercesine meydan okumuşuz doğaya, hâlâ daha okumaya devam ederek. Oysaki bu kadar yüksekten bakınca aşağıya, tek bir insan bile görünmüyordu gezegende, tek hükümdarlar dağlar, ovalar, sular, üzerinde sınır çizgilerinin olmadığı topraklardı, üstümüzdeki gök kubbeydi sadece, bizler zavallı kullarıydık onun, o bize değil biz ona hizmet etmeliydik, yaptığımız şey hiçbir zaman hizmet olmadı ama, ihanetti hep.
Ne yaparsa yapsın insan, kurtulamıyor bir türlü sistemin çarkları arasında sıkışıp kalmaktan, bir hortum gibi içine çekiyor, masum kanını senin de ellerine bulaştırarak, çoğu zaman haberin bile olmadan.
Hayattaki en çaresiz şeyin sadece “belirsizlikler” olmadığını anlamıştım o vakit, en korkutucu gerçek; çaresiz olduğunu bile unutarak kanıksamakmış her şeyi: alışmak, alıştırılmak belki de.