Zaman kim olduğumuz değilmiş,ne anlama geldiğimizmiş.Zaman ne yaptığımız değil, neye yol açabileceğimizmiş.Bir soru değilmiş, cevap da.Bunu gördüm, bunu yaşadım, buyum, bu oldum.. İsteyerek..istemeyerek..
Kıyısından geçtim bu hayatın da, öğrettiği en acımasız bilgelikle. Sadece ‘babalar neyse evlatlar da o’dur’ sözü değildi artık hayat benim için. Onların veballerinin bedelini ödeyenler bizler olacaktık hep, devasa bir kurt masalı içinde olduğumuzu dahi fark etmeyen kör çocukları olarak.
Yavaş yavaş tüm zamanlar bizim oluyordu. Bulutlara sahiptik, yağmurlar ve rüzgârlara da. Neredeyse tüm mevsimlere şahit olmuştuk, geriye kar taneleri kalmıştı sadece. Yakında onlara da ulaşacağımızı biliyorduk. Ama ilk defa geceye de sahip olacaktık şimdi. Güneşe sahip olduğumuz gibi ay da bizim olacaktı.
“Belki insanoğlu böyle doğdu, belki de sonradan öğrendik. Şiddetin içinde doğduğunda şiddetin kendisine dönüşürsün büyürken. Açlığını besleyen vahşet bir süre sonra seni ve çevreni yutmaya başlar, ta ki her şeyi yok edene kadar.”
"Sanki bir hain el, daha sen şehir olarak kuruluyorken, lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
Zerrelerinden hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır, içerinde temiz bir zerre asla bulamazsın."