Öncelikle şunu iddia ediyorum: Herhangi bir şey hakkında yeterli bir fikre sahip olmadığımız veya aynı anda tüm niteliklerini ayırt edici bir görüşle kuşa, tamadığımız için, “gizem” olarak adlandırılmaz; çünkü o zaman her şey bir gizem olurdu. Kavrayışımıza konu olan nesneler sunulurken, biz sonlu varlıkları, bilgisi kademeli olarak ilerlemektedir. Binlerce şey bildiğimiz söylenir, şüphesi, öyledir; yine de hiçbir zaman bu şeylere ait olanın tam bir kavrayışına sahip değiliz. Şimdi çiziyor olduğum bu tablodan daha iyi bildiğim bir şey yoktur; onun tüm hayal gücünün ötesinde parçalara ayrılabilir olduğunu düşünüyorum; ancak bu parçaları sayamadığım, niteliklerini ve biçimlerini ayırt edici bir şekilde algılayamadığım için aklımın ötesinde olduğunu söyleyebilir miyim?
Şeyler hakkında niteliklerinden başka hiçbir şey bilmiyor olmamız; Tanrı'nın hikmetiyle, bizim, halihazırdaki durumumuzun ihtiyaçlarından, bize yararlı ve gerekli olandan fazlasını anlamamız gerekmemesini sağlamasındandır, Nitekim gözlerimiz, bize ne tüm boyutları görmek, ne de bir şeyin kendinde halini görmek için değil, fakat o şeyi bizimle ilişkisi bağlamında görmemiz için verilmiştir.
Kesin konuşursak, o halde, herhangi bir şeyin başlıca özellikleri ve çeşitli kullanımları bizim tarafımızdan bilindiğinde, o şeyi kavramamız gerekiyor. Bu nedenle, bizi ilgilendirdiği kadarından fazlasını bilmediğimiz bir şey için, akıl-üstü denilmesi yanlıştır ve bu söylemin araştırmamızın yerini alması saçmadır.