Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
. Hafız ise şöyle diyor: Sesimin yankısını dinlemeyi bıraktığından beri gömülü yüreğim acıya; ve gönderiyor gözlerime kaynar kan pınarlarını. Bizim şairimizse şöyle: Ne vakit baksam bir zamanlar seninle konuştuğum o yere, zavallı gözlerim başlar kanlı yaşlar dökmeye. Şirazlı, yirmi yedinci gazelinde şöyle diyor: Kemiklerim bir gün elbet toz olacak o çukurda ama silemez ruhum asla böyle güçlü bir tutkuyu. Cante jondo coplalarının sonsuzluk çözümünün aynısı. Ölümden daha güçlü olan, aşktır. .
Yüreğimin olaydı eğer camdan pencereleri bakar görürdün içeri döktüğü kanlı yaşları.
Sayfa 32 - Alef Yayınevi
Reklam
…….., cante jondounun ne kadar yüce bir şey olduğunu ve halkımızın onu böyle adlandırdığı için ne kadar basiretli olduğunu görüyoruz. Derin, gerçekten derin, bütün kuyulardan ve dünyayı kuşatan bütün denizlerden daha derin, bugün onu yaratan yürekten ve onu söyleyen sesten çok daha derin, çünkü neredeyse sonsuz. Yılların mezarlıklarını ve kavurucu rüzgârların eğrelti otlarını aşarak çok uzak ırklardan geliyor. İlk ağıttan ve ilk öpüşten geliyor.
Sayfa 21 - Alef Yayınevi
. Melodi, bir bölgenin coğrafi özelliklerini ve tarihsel çizgisini, yazılı metinden daha çok ortaya koyar ve zamanın silikleştirdiği bir profilin belirli anlarını çok keskin bir şekilde gösterir. .
. Metafor, doğanın nesneleri ya da ideleri arasındaki kılık, amaç ya da görev değişimidir. Kendi düzlemleri ve yörüngeleri vardır. Metafor, hayal gücünün sağladığı bir binici sıçrayışıyla birbirinin zıddı iki dünyayı birleştirir. Sinemacı ve şiir karşıtı şair Jean Epstein metafor için, “hipotezden sonuca, aracısız atlanılan bir teoremdir,” diyor. Çok doğru. .
Hayyam
. Harika Ömer Hayyam’ın da dediği gibi: Arzum dinecek gözyaşlarım dinecek ıstırabım dinecek ve son bulacak her şey. Anın gülden tacını alnına takar ve gözünü nektar dolu sürahiye diktiğinde, dibinde bir yıldızın kaydığını görür... Nişapur’un muhteşem liriği gibi o da hayatı bir satranç tahtası kadar karmaşık algılar. .
Reklam
Çingene siguiriyası korkunç bir haykırışla başlar, manzarayı iki ideal yarıküreye bölen bir haykırışla. Göçüp gitmiş kuşakların haykırışıdır, yok olmuş yüzyılların keskin ağıtıdır, başka ayların ve başka rüzgârların altında yaşanmış aşkın ruhunun geri çağrılışıdır. Ardından melodik cümle, tonların gizemini açarak, ses nehrinde hıçkırıkların değerli taşını, çınlayan gözyaşını çıkartarak ilerler. Fakat hiçbir Endülüslü, bu haykırışı duyunca, ürperme duygusuna direnemez ve hiçbir yöresel şarkı şiirsel büyüklükte onunla boy ölçüşemez; insan ruhunun bu tabiattaki bir eseri yaratması ancak birkaç kez mümkün olabilir.
Sayfa 13 - Alef Yayınevi
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.