Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
. Polis Akademisi’nde müfredata dahil “Devlet Güvenliği ve Haberalma” adlı ders kitabında, Cumhuriyet döneminin en yaygın irticai hareketi olan Nurculuktan tek kelime ile bahsedilmemektedir. Bir başka ifadeyle, geleceğin Emniyet yöneticileri, nurculuk hakkında tek bilgi bilmeden, tehdit olarak algılamadan Akademiyi bitirmektedirler. Nurculuktan bahsetmeyen, gerçek yönleriyle Fethullahçılıktan bahseder mi, diye düşünüyorsanız, yavaş yavaş Emniyet Teşkilâtı’nı tanımaya başlıyorsunuz demektir. Bu kitapta, örneğin, “Zararlı Dini Akımlar” bölümünde, Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre gibi isimler, “İrticai Faaliyetler” ana başlığı altında açıklanmaktadır. “Türk Düşünce Tarihi” gibi bir ders ya da bağımsız bir bölüm başlığı altında okutulması gereken bu “aydınlık” isimleri, “İrticai Faaliyetler” başlığı altına dahil edeceksiniz; sonra da “kapkaranlık” Said-i Kürdi ve hempalarını-şakirtlerini bu başlık harici bırakacaksınız!.. Bunun adı bilim değil, Türklük değil, İslamiyet değil, insanlık ise hiç değil!.. .
. İnsanın aklına ister istemez gelir, Atatürk'ün Cumhuriyet Savcısı olma özelliğine, cesaretine, iradesine, kararlılığına, aydınlığına sahip kaç hukukçu var, ülkemizde?!. İşte bunun için Fethullah Gülen, müritlerine hedef gösteriyor: "Mülkiyede ve Adliyede kadrolaşın!.." Cumhuriyet Savcıları'nın büyüteç altına alınması; sadece müritlerin değil, tarafsızlık (!) adına görevini yapmayarak sessiz kalanların, Cumhuriyete ihanete sırtını dönenlerin de ayıklanmasını gerekli ve öncelikli kılmaktadır. Diğer taraftan, Atatürk’ün Cumhuriyet Savcısı olma onurunu üzerinde taşımak, günümüzde çok yönlü saldırı ve iftiraya maruz kalma riskini de beraberinde getirmektedir. Örneğin, Yargıtay’ın son iki dönemdeki Cumhuriyet Başsavcıları Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu, özellikle şeriatçı, ikinci cumhuriyetçi ve bölücü odakların boy hedefi olma onurunu ve kaderini paylaşmışlardır. .
Sayfa 249Kitabı okudu
Reklam
. Yasal çerçevede rutin telefon dinleme işlemi, fethullahçılann hareket noktasını oluşturmuştur. Adına “Telekulak” kod adı verilen bu “planlı istihbarat operasyonu”nun, fethullahçı yapılanmaya yaklaşık 20 milyon dolara malolduğu önesürülmektedir. .
Yeni binyılın şeyhlerinin, dervişlerinin, müritlerinin ve de meczuplarının amaçlarının da değiştiği gözlemleniyor. Artık amaç, bir şeriat devleti kurmak değil. Şeriat, iktidarı, parayı, her türlü gücü ele geçirmenin sadece simgesel, klişeleşmiş adı. Mürtecilik yani gericilik de artık salt dinsel anlamda kullanılmıyor. Tam bağımsız bir devleti ve kazanımlarını ortadan kaldırarak, düyunu umumiye döneminde olduğu gibi, ülkeyi uluslararası finans merkezlerinin denetimine sokmak da, geriye gitmek anlamında mürtecilik olarak değerlendiriliyor. Aynı şekilde, koşulsuz AB teslimiyetçiliğini savunarak, devlet egemenliğini kayıtsız şartsız ulusa değil, Brüksel’e bağlamaya çalışanlar da, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın uzantıları olarak bu anlamda mürteciliği temsil ediyor. Anavatan kavramını Türkiye sınırlarından çıkarıp, AB sınırlarına mal edenlerin milliyetçi-muhafazakârlığı ile, IMF, Dünya Bankası ve AB çıkarlarının sözcülüğünü, savunuculuğunu ve de tetikçiliğini yapanların yeni solculuğu, tıpkı Fethullah Gülen’in ve müritlerinin din ve vatan anlayışı ile birebir örtüşüyor...
. Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mübah sayan ve her türlü sınır tanımaz fırsatçılık, ahlâksızlık, takiyye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden fethullahçı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyledir: Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera vb.), rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekârlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suistimal, “hâkim kiralama” ve diğerleri... .
Sayfa 141Kitabı okudu
. Fethullah Gülen için istihbarat birimlerinde kadrolaşmak niye bu kadar çok önemlidir?!. En önemli neden, bir türlü yeterince sızmayı başaramadıkları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı silahlı ve de yasal bir güce sahip olmaktır. Adliye ve mülkiye kadrolaşması ise, bu gücü daha da pekiştirecek ve devletin içten ele geçirilmesini ya da bir başka ifadeyle devletin “kansız” teslim alınmasını temin edecektir. .
Reklam
...S.T.K.B.’nin yönetimindeki fethullah karşıtı dernek ve vakıflara karşı tüm bu “kontrol” ve “denetim”ler, 2000 yılının son aylarından itibaren daha da sıkılaştırılmıştır. Nedenine gelince, S.T.K.B. yöneticilerinden Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof.Dr. Türkan Saylan, Fethullah Gülen Davasının görüldüğü Ankara 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden müdahillik isteminde bulunmuşlardır.* *Ankara 2 No.lu DGM Başkanlığı, müdahillik taleplerini reddetmiştir. .
Sayfa 195Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.