Sürekli olarak, hayatımızın her gününde, her günün her dakikasında, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmak zorundaydık. Sanki hiçbir şey ters gidemezdi.
Derken, bir anda gerçeklik, âdeta yüksek raflardan düşen kitaplar, cafcaflı azarlamalar ve eleştiriler gibi pata küte kafama dank etti. İyi olmadığımı, hiçbir şeyin iyi olmadığını, bu sabahın, asla gelmemesini umduğum gün olduğunu hatırladım...
"Rüya gibi," dedi prenses usulca. "Anlıyorsun ya? Her şey değişik olunca, insan hep uyanacağım, uyanacağım diye umut eder ya?"
Sessizce onayladım. Her şeyin değiştiğini, eski hayatına geri dönemeyeceğini bilmenin ne demek olduğunu bilirdim.