Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler

Yaşar Nuri Öztürk

Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler Gönderileri

Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler kitaplarını, Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler sözleri ve alıntılarını, Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler yazarlarını, Kur'an'ın Yarattığı Mucize Devrimler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
PAYLAŞMAYAN BİR DÜNYANIN MUTLU VE HUZURLU OLAMAYACAĞININ İLANI
MUTLULUĞUN ANAHTARI: İNFAK VEYA PAYLAŞIM İnfak, Kur'an'da, tamamına yakını fiil kullanım olmak üzere 50 küsur yerde geçmektedir. Fiil halde kullanımın egemenliği, infakın, bir ide, bir söylem ve temenni olmaktan çok bir eylem konusu olarak alındığına, eyleme dönüşmeyen infaktan hiçbir yarar gelemeyeceğine vurgudur. Kur'an'ın en hayatî kavramlarından biri olan infak, pazar kurmak, malı satıp tüketmek anlamlarındaki 'nefak' kökünden bir kelime olup malı harcayıp tüketmek, harcaya harcaya yoksullaşmak demektir. Aynı kökten gelen ve Türkçe'de de kullanılan nafaka da 'harcanan miktar' demektir. Kur'ansal bir terim olarak infak, hemen hemen bu sözlük anlamında kullanılmıştır. Kur'an mesajındaki terimsel yapısıyla verirsek şunu söyleyeceğiz: İnfak, sahip olduğumuz mal ve imkânları, onlara daha az sahip olanlarla, hepimiz aynı düzeye ininceye kadar paylaşmak demektir
Sayfa 317Kitabı okudu
DOĞAL DENGELERİ BOZMANIN YARATTIĞI TEHDİT
Bu suç ve tehdide ilk kez dikkat çeken Kur'an olmuştur. Kur'an, kutsal metinler içinde bu bakımdan da bir ayrıcalığa sahiptir. Varlık ve oluşta her boyutta ve her seviyede ölçü ve ahengi, dengeleri bozan tek varlık, insandır. Everest dağının tepesine tırmanan dağcıların, o tepeyi bile çöp yığınına döndürmeleri dünya basınında hayretler yaratan bir haber olmuştu. Kur'an, insanın bu ölümcül kötülüğüne dikkat çeken ilk kitaptır. Bugünün doğayı koruma' savaşçılarının sloganlarından birini andıran şu uyarıya bakın: "İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki, geri dönebilsinler." (Rum, 41)
Sayfa 289Kitabı okudu
Reklam
İLMİN TEK ÜSTÜNLÜK ÖLÇÜSÜ YAPILMASI
"Hiç, biliyor olanlarla bilmiyor olanlar/ilimden nasipli olanlarla ilimden nasipsiz olanlar eşit olur mu?" Zümer suresi, 9 Kur'an'da ilim kökünden kelimeler 850 civarında yerde geçmektedir. Bunların 400 küsuru fiil halde kullanımdır. Bu da gösterir ki ilim Kur'an tarafından bir faal değer olarak alınmaktadır. İsim kullanımların 200'ü aşkın kısmı Allah'ın isim-sıfatı olarak geçmektedir. Allah'ın isim-sıfatlarından biri olan Alîm kelimesi 162 kez kullanılmıştır. Bizatihi ilim sözcüğü 110 civarında yerde geçiyor. Kur'an'da kullanıldığı şekliyle ilim, geçtiği yere göre, bilimsel bilgi, akli bilgi, deneyime dayalı bilgi, vahyî bilgi anlamlarından birini ifade etmektedir. İlmin karşıtı, cehalettir. Kur'an, kendisinden önceki dönemi, özellikle kendisine karşı çıkanların yaşadığı toplumun Kur'an öncesi dönemini Cahiliye diye anarak kendisinin esas amacının ve mesajındaki omurganın ilim olduğuna çok muhteşem bir vurgu yapmaktadır. Kur'an, kendisinin layıkıyla tanınmasını sağlayacak değerin de ilim olduğunu ifade etmektedir: "Kendilerine ilim verilenler onun, senin Rabbinden bir hak olduğunu bilsinler, ona inansınlar da kalpleri ona saygı duysun diye böyle yapılmıştır." (Hac, 54)
Sayfa 264Kitabı okudu
Kur'an, Yaratıcı kudretin indirdiği kitaptır. Kur'an bize bildiriyor ki, indirilmiş kitap yanında bir de yaratılmış kitap vardır. Bu ikincisi, evrendir. Yine Kur'an bildiriyor ki, Yaratıcı'nın bir de bu iki kitabı okuyacak şuurlu bir kitabı vardır: İnsan. Kur'an ve evren kitaplarının okunan kitap' (Kur'an'ın kelime anlamı da budur) olmalarına karşın insan, okuyan kitaptır. Gerçekten de insan, kitap okuyan kitaptır.
Sayfa 257Kitabı okudu
"Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar." Giordano Bruno
Sayfa 201Kitabı okudu
Kur'an'ın, gaflet içinde namaz kılanlara "Veyl olsun!" dediğini unutmamalıyız! (bk. Maun suresi) Gaflet içinde namaz kılmanın Kur'an açısından ne anlama geldiğini yine Kur'an bize bildiriyor. Nisa suresi 43. ayet şöyle diyor: "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye ka dar, cünüpken de -yolculuk
Sayfa 194Kitabı okudu
Reklam
ANLAMINI BİLMEDİĞİ METİNLERİ OKUYARAK İBADET EDENLERİN LANETLENMESİ
ŞEYTANİ ÜMNİYE: ANLAMADAN OKUMAK Ne dediğini anlamadan okumanın, anlamını bilmeden okunan metinlerle ibadet, namaz kılmanın Kur'an ve fıkıh dışı bir Arapçılık dayatması olduğunu biz, fıkhın verilerini konuşturarak, 'Ana Dilde İbadet' adlı eserimizde ayrıntılarıyla açıkladık. Burada, meselenin, okumakta olduğunuz eser bağlamında kısa bir sunumunu yapacağız. Arapçılık ve Arapçacılığı dinleştirmek için tüm kayıt ve kuralları saf dışı eden zihniyetler, bu tutumun kendilerini şeytanın hapishanesine tıkadığının farkında olamıyorlar. Öylesine şaşırmış ve zıvanadan çıkmışlar ki, ekranlara kurulup milyonlarca Müslümana şöyle hitap edebiliyorlar: "Neden Kur'an'ın kendi dilinizdeki tercümesini okuyasınız? Arapça okuyun! Anlamanız, anlamını bilmeniz gerekmiyor, hatta anlamını bilmemeniz daha makbuldür." Kur'an penceresinden baktığımızda bu söylem ve zihniyet, tam bir şeytancılıktır, şeytana teslimiyet belgesidir. Kur'an bize bildiriyor ki, şeytan, insanları saptırmada temel araç olarak ümniyeyi kullanacaktır. Ümniyenin anlamlarından biri de ne dediğini anlamadan okumaktır. Şeytan, insanı nasıl saptıracağını ifadeye koyarken şöyle konuşuyor: "Yemin olsun, onları mutlaka saptıracağım, kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya iteceğim." (Nisa, 119)
Sayfa 193Kitabı okudu
ALLAH'A KULLUĞU ARACILARA BAĞLAYAN ZİHNİYETİN YIKILMASI
Kur'an, Allah'a kul olmak ve ona ibadet etmek için herhangi bir insanı aracı yapmayı, şefaatçı bilmeyi, birilerine haraç veya komisyon vermeyi en büyük düşmanlarından biri olan şirkin eylemleri arasında görmektedir. Kur'an bize gösteriyor ki, Allah insana şahdamarından daha yakındır. Böyle olunca da bir insanı Allah'a yaklaştırmaktan söz etmek temelden Kur'an dışıdır. Allah'a yaklaştırıcı' tabirinin bizatihi kendisi vahim bir şirk ifadesidir. Allah ile insan ayrı değildir ki yaklaştırmaktan söz edelim. Allah katında şefaatçılardan söz etmek de şirktir. 'Yaklaştırıcılık, aracılık ve şefaatçılık' tabirleri şirk zihniyetinin kodlarını ifade etmek için kullanılmaktadır. Şu beyyinelere bakın: "Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız." (Kaf, 16) "Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, 'Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz' diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir." (Zümer, 3) "Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: 'Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır." (Yunus, 18)
Sayfa 192Kitabı okudu
Hz. Peygamber'in savaşlarının tümü savunma savaşıdır. Çünkü o, doğup büyüdüğü Mekke'den hicret ettiği günden itibaren sürekli saldırı altında olmuş, bunun için de sürekli savaş halinde bulunmuştur. Peygamber'den sonraki savaşlara gelince onların çok az bir kısmı bu niteliktedir. Muaviye'nin despot bir Emevi kralı olarak idareyi ele aldığı günden itibaren ise savaşlar İslamî-Muhammedi niteliklerini yitirmiş, toprak gasbi ve tagallüp savaşına dönüşmüştür. İslam'ın büyük vicdanları bilmişlerdir ki, Emevîlerin yönetimindeki Müslüman coğrafyalarda meşruiyeti doğmuş olan tek savaş, Emevî yönetimine karşı savaştır. Emevîlere bu gözle bakan Müslüman düşünürlerin başını İmamı Azam Ebu Hanife (ölm. 150/767) çekmektedir. O, bu anlayış ve imanla verdiği büyük mücadelenin faturasını hayatıyla ödemiştir ama tarihe Kur'an imanı adına ölümsüz bir mesaj ve hatıra bırakmıştır. Biz onun bu ölümsüz hatırasını insanlığa tanıtmak için 'Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam Ebu Hanife' adlı eserimizi yazdık.
Sayfa 190Kitabı okudu
SAVAŞA İZİN VERİLMESİ VE TEK SAVAŞ GEREKÇESİ OLARAK ZULMÜN GÖSTERİLMESİ
SAVAŞA İZİN VERİLMESİ Kur'an, dinler tarihinde savaşa izin veren belki de tek kutsal kitaptır. Kur'an'ın izin verdiği savaşın meşruiyeti için zulme uğramış olmak şarttır. Kur'an saldırı savaşına izin vermez. Din yaymak için savaşa da izin verilmemiştir. Tek gerekçe zulümdür, zulme uğramaktır. Zulüm varsa savaş, bir insanlık
Sayfa 188Kitabı okudu
91 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.