En Eski Kürek Mahkumu kitaplarını, en eski Kürek Mahkumu sözleri ve alıntılarını, en eski Kürek Mahkumu yazarlarını, en eski Kürek Mahkumu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
kitap roman ödüllü bir kitap doğrusu. orta çağ gerçeklerini anlatıyor. cadı avı engizisyon veba gibi. ama bunu yaparken hayal dünyasını da kullanıyor. bu kitapla birlikte roman ödüllü kitaplara daha da temkinli yaklaşacağım doğrusu. tamam bir roman ama daha dolu kitapları seviyorum.
(...)
“Bir at,” dedi yabancı. “Nereden bir at alabilirim?”
“Buradan alamazsın,” diye iç çekti ihtiyar.
“Burada bütün atlar öldü. Hancıyı bul. Dümdüz git, komşu kasabada.”
Yabancı yükünü omzuna savurdu ve pis kokulu su birikintisine dalıp çıktı.
Buranın havası gerçekten bir acayip, diye düşündü.
Aşağı vurup iki çitin ortasından
Yazar ortaçağın kötü taraflarını (veba, cadılar, insanlıkdışı idamlar vb.) kendi üslubu ile harmanlamış ve romanlaştırmış. Kitabın giriş bölümü hem akıcı hem de merak uyandırıcı idi ve okura bir çok şeyi bir anda veriyordu ancak sayfalar ilerledikçe yazarın ve olayların tempous düştü. Kitabın başında aldığım tadı geri kalanında alamadım ne yazık ki. Kitabın konusu (ortaçağın karanlık yüzü) dışında geriye kalan şeyler ne çarpıcı ne de çok etkileyiciydi, hatta zaman zaman sıkıcı oluyordu. Genel olarak güzel olsa da seçtiği konu karşısında zayıf kalmış bir eser olduğunu düşünüyorum. Tüm bunların yanında ortaçağın tüm kötülüklerini bir arada okumak da tüyler ürpertici olabiliyor, aşırı dindarların birilerini suçlu ilan edip onları yakarak ya da benzeri bir yolla yok etmeye çalışması, toplumsal fanatizmin ortaya çıkardığı büyük yıkım gerçekten korkunç.
Otuzyıl savaşları ortaçağ, orta Avrupa, her yer alev alev, terör her an her köşede, fanatizm kötülük kolkola, bütün bu hengamede kahramanımız johan ot kaderin rüzgarlarıyla savruluyor. Kah engizisyona kaptırır yakayı kah sapkın örgütlere kah tüccar olarak hayatın nimetlerini sömürür kah kürek mahkumu olup anlamını sorgular. Maceralar maceralar, heyecanlı çok canlı, okumamak olmaz (o derece yani )
Otuz Yıl Savaşlarının Avrupa’yı kasıp kavurduğu, bulaşıcı ve toplu bir cinnet hâlinin yaşandığı, büyücülüğün ve cadı avının kol gezdiği, gelişigüzel ihbarlarla insanların engizisyonun ve işkence mekanizmasının pençesine düştüğü, korkunun her yere yayıldığı, veba salgınlarının halkları kırıp geçirdiği bir dönemde hayatı tüm bunlarla iç içe geçen ve birinden ötekine savrulan kürek mahkumu Johan Ot’un hikayesi anlatılır.