Johan Ot'un talihi çok kötü. Yaşamında, aslında sadece hayatta kalmaya çalışıyor. Ama başına gelmeyen kalmıyor. Üzerinde lanet mi var? Yoksa çokça duymaya alışık olduğumuz ortaçağda ki büyü bahsi doğru mu? Ot'un içine sürüklendiği olaylar, onu kötü şeyler yapmaya sürüklüyor. Ne kadar yapmak istemese de, yapmak zorunda kaldığı şeyler:
ortaçağda acımasız bir dünyada cadılar, büyücüler,veba salgını, engizisyon mahkemeleri yakılan kazığa geçirilen insanlar ,kaos ortamı değersiz bir yaşam.acımasız dünya Ve Johan ot ,o bir kürek mahkumu.
Don Kişot vari kahramanımız Johan ot ile don Kişot arasındaki tek benzerlik gezgin olması yoksa Johan ot'un gezisi pek gülünç ve komik değil. çok düşündüm geçmişte benzer şeyleri yaşadığımı fark ettim dünya çapında bir salgın olan covid'de Orta çağ da yaşanan bir çok şeyi aslında benzer de olsa yaşadık . Suçlanan insanlar, paranoyak dindarlar, kaos ortamı suçlular, evet ortaçağ bitti cadılar büyücüler veba yok belki ,ama kaos ortamındaki acımasızlık baki kalmış, sıradan insanların çoğu kürek mahkumu , tüccarlar ve köleler aslında verdiğimiz tek çaba yaşam mücadelesi sonuna kadar yaşamak için uğraş . Ya ezen yada ezilen olacaksın ortaçağın aristokrat kralları öldü belki yaşasın diplomalı krallar hiçbir şey değişmedi değişen tek şey dekor insanlar aynı kendimi johan ot gibi görüyorum paranoyak dindarlar, birbirini acımasızca yok edenler köleler, korkaklar ve cahil sürüsü ,yalakalar başına gelene razı tipler arasında yaşama çabası içinde... inatla
Ortaçağ bitmedi devam ediyor.. hikayesi yaşamın orta yerinden başlayan Johan ot'un mücadelesini okumanızı Şiddetle tavsiye ediyorum.
Bu adamların suçlu oldukları, cinayet işledikleri, haydutluk yaptıkları asla yüzünden okunmuyordu. Suç yüze yazılmaz. Yüze yapışan; günahkâr, aptalca alışkanlıklardır.
Romantik Ortaçağ meraklılarına bu kitabı okutmak gerekir. Halkı cehalet ve korku yönetimi altında inleyen Avrupa' da geçen bir roman.
Johannes Ot'un kaçış öyküsünde Engizisyon'un paranoyak dindarlığının halka çektirdiklerinden, cadı ve büyücü avlarından bahsediliyor. Johan Ot' un kim olduğu çok da önemli değildi aslında. Önemli olan onun yaşama olan tutkusu ve yaşadığı hayatı, toplumu anlamlandırma çabasıydı.
Yazar kitap boyunca durağan bir seyir izledi. Çizdiği karamsar tablo ve en sonunda vebanın toplumu nasıl bir kaosa sürüklediği içler acısıydı. Bu tür kitapları okumak keyifli olmasa bile insanı uyandırmak açısından faydalı kanaatimce.
Kaliteli Eğitim Şart .
Otuz Yıl Savaşlarının Avrupa’yı kasıp kavurduğu, bulaşıcı ve toplu bir cinnet hâlinin yaşandığı, büyücülüğün ve cadı avının kol gezdiği, gelişigüzel ihbarlarla insanların engizisyonun ve işkence mekanizmasının pençesine düştüğü, korkunun her yere yayıldığı, veba salgınlarının halkları kırıp geçirdiği bir dönemde hayatı tüm bunlarla iç içe geçen ve birinden ötekine savrulan kürek mahkumu Johan Ot’un hikayesi anlatılır.
Otuzyıl savaşları ortaçağ, orta Avrupa, her yer alev alev, terör her an her köşede, fanatizm kötülük kolkola, bütün bu hengamede kahramanımız johan ot kaderin rüzgarlarıyla savruluyor. Kah engizisyona kaptırır yakayı kah sapkın örgütlere kah tüccar olarak hayatın nimetlerini sömürür kah kürek mahkumu olup anlamını sorgular. Maceralar maceralar, heyecanlı çok canlı, okumamak olmaz (o derece yani )