Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Küreselliğin Fay Hattı

Akif Emre

Küreselliğin Fay Hattı Sözleri ve Alıntıları

Küreselliğin Fay Hattı sözleri ve alıntılarını, Küreselliğin Fay Hattı kitap alıntılarını, Küreselliğin Fay Hattı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkiye'de siyasal kültürü biçimlendirmede kendilerini tekel sahibi gören çevrelerin sathiliği göz önüne alındığında elde edilen hasılanın, içi boşaltılmış biçimsel ve kaba bir doğrulukla, içselleştirilmemiş ve hep geriden takip etmeye mahkum bir batıcılıktan başka bir şey olmadığı ortaya çıktığında doğulu tarzlarıyla siyaset yapma ve iktidarı elde tutma biçimlerinden vazgeçmeden batılı olmanın, medeniyet değiştirmiş olmanın mümkün olmadığı anlaşılmış görünüyor.
Sayfa 211 - Yöneliş
Milli Güvenlik Refleksi/Toplumsal Refleks
Reel şartlar ve ülke çıkarları farklı politikalar geliştirmeyi gerektirse bile toplumsal hafıza kısa sürede yeniden şekillenmez. Bilakis derin hafıza pratikte atılan adımları biçimlendirir, toplumsal refleks taktik adımlara çeki düzen verir.
Sayfa 69 - Türkiye yitik hafızalar ülkesi, Büyüyen Ay yayınları
Reklam
Selanik'te, Osmanlı'nın elinden çıktığı 1912 tarihinde 50.000'in üzerinde Yahudi yaşıyordu. Selanik'te görüştüğüm Yahudi tarihçi Albert Nar, Osmanlı Selanik'ini tam bir Yahudi cenneti olarak niteliyor ve şöyle diyordu: dünyanın her tarafında Yahudiler ancak belli mesleklerle uğraşabilirlerdi. İlk defa selanik'te hamaldan bankere, tüccardan fırıncaya kadar Bir toplumu oluşturan piramidin tüm unsurları oluşmuştu.
Sayfa 211 - Yöneliş
ABD'NİN TERÖR AHLAKI
11 Eylül'de ölenlerin sayısı 6 bini geçiyor. Bu rakam, sadece Bosna'nın doğusundaki Srebrenika'da bir günde ölenlerin sayısı kadardır. Binlerce Müslüman kadın tecavüze uğradıktan sonra binlerce Müslüman erkek katledildi. 3 yıldır katliamı seyreden Amerika savaşa müdahale ettiğinde ölü sayısı yüzbinlerle ifade ediliyordu. Elini kolunu sallayarak gezen katliamın sorumlularından ancak birkaçı yıllar sonra Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne sevk edilebildi. Hiç kimse tüm Sırpları yok edecek füzelerle Sırbistan'ı yerle bir etmeyi teklif bile etmedi. Dahası bu katliamlardan ne Hristiyanlık sorumlu tutuldu ne de Hristiyan teröründen söz edildi.
Sayfa 31 - Yöneliş
Türkiye'de hiç kimse, idealleri uğruna statüko'dan vazgeçmeyi göze alacak lükse sahip değil. İdealler de birer lüksten ibaret çünkü. Onun için herkesin korunacak bir statükosu var.
Sayfa 217 - Yöneliş
Bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in özel bir program için Kon­ya’da olacağını öğrendik. Tam da onun “Konuşmalar”ını okudu­ğum sırada gerçekleşen bu ziyaret vesilesiyle belki bazı notlar aktarmam yararlı olur. 1994 yılında Saraybosna kuşatma altında... Lideri olduğu SDA’nın kongresinde konuşma yapması için kürsüye çağrılan Aliya İzzetbegoviç, söze şöyle başlıyor. “Salonda resmimin asılı olduğunu yeni fark ettim. Bir tevazu gösterisi olarak algılama­yın ama resmimi lütfen indirin. Bu tür şeylerin bizim ‘adet’imizde yeri yok.” Konuşmalarından birinde de, her yeri kaplayan şehid me­zarlıklarına sahip çıkılması gerektiğini vurgulayarak, ‘adet’imizde yok ama diyor, bu şehitliklere fazla gösterişli olmasa da birer anıt yapılmasını öneriyor: “Bu ülke için verilen savaş unutulmamalı.” Karizmasının en üst noktada olduğu dönemde, sivil bir si­yasetçi olduğu kadar savaşan bir ordunun da komutanı olarak, bu sözlerin anlamı ancak bilgelikle açıklanabilir.
Sayfa 145
Reklam
Hiç kimse Filistinlilerin neden ayaklandığını sormu­yor. Barış sürecinin tek taraflı kazanç esası üzerine yürütülme­ye çalışılması, Filistinlileri 1967 öncesine hatta 1948 öncesi durumu tartışmaya, hatırlatmaya götürmüştür. Edward Said son kitabı The End of the Peace Process (Barış Sürecinin Sonu) isimli kitabında çok kritik iki konuyu gündeme getiriyor. Oslo Antlaşmasından bu yana Batı Şeria’ya 200 bin, Kudüs’e 200 bin yeni Yahudi yerleşimcinin yerleştirildiğini göz önüne alanlar durumun vahametini anlamakta zorlanmazlar. Dünyanın dört bir yanından getirilen Yahudiler hiç görmedikleri, doğup büyümedikleri Filistin’e yerleştirilirken, doğup büyüdükleri topraklardan sürülen 4 milyon Filistinli mültecinin durumun­dan söz edilmemesi gibi temel sorular barış sürecinin daha fazla işlemeyeceğini göstermektedir. Çatışma denilen şey aslında, vaat ile gerçek arasındaki uçuruma karşı gösterilen tepkiden ibarettir. Şartlar, 30 yıldır işgal altında yaşayan halkın ta­hammül sınırını çoktan aştığını gösteriyor.100 kişinin hayatını yitirdiği, bunun yarıdan fazlasının ço­cuk yaşta olduğu, dahası ölenlerden bir elin parmaklarından azının ancak Yahudi olduğu halde medyanın bilinçli biçimde bir savaştan, çatışmadan bahsetmesi olayın ele alınış biçimindeki temel çarpıklığı gözler önüne seriyor. Bu nokta E. Said önemli bir noktanın altını çiziyor: Sırbistan’da Milosoviç’e karşı ayak­lanan halkı coşkuyla kutlayan ABD yönetiminin yabancı işgali­ne karşı direnen Filistin halkına karşı takındığı iki yüzlü tu­tum, Filistin sorununun temelinde yatan çelişkiyi ortaya koyu­yor.
Sayfa 287
İsrail insansız topraklar üzerine vatansız insanların kurduğu bir devlet değildir. Bu toprakların yüzlerce yıldır sahibi insanları kovulmuş ve hiçbiri orada doğmamış insanlar tarafından işgal edilmiştir. Bu anlamda Türk okuyucusunun bilincindeki istiklal Savaşının yaptığı çağrışım karşılığı İsrail işgali değildir. Eğer bir istiklal Savaşı’ndan bahsedilecekse bu Filistinlilerin haklı mücadelesi, intifada için kullanılabilir.
Sayfa 278 - YönelişKitabı okudu
Hiç kimse Filistinlilerin neden ayaklandığını sormuyor. Barış sürecinin tek taraflı kazanç esası üzerine yürütülmeye çalışılması, Filistinlileri 1967 öncesi hatta 1948 öncesi durumu tartışmaya, hatırlatmaya götürmüştür. Edvard Sait son kitabı barış sürecinin sonu isimli kitabında çok kritik iki konuyu gündeme getiriyor. Oslo antlaşmasından bu yana batı Şeria‘ya 200 bin, Kudüs’e 200 bin, yeni Yahudi yerleşimcinin yerleştirildiğini göz önüne alanlar durumun vehametini anlamakta zorlanmazlar. Dünyanın dört bir yanından getirilen Yahudiler hiç görmedikleri, doğup büyümedikleri Filistin’e yerleştirilirken, doğup büyüdükleri topraklardan sürülen 4 milyon Filistinli mültecinin durumundan söz edilmemesi gibi temel sorular barış sürecinin daha fazla işlemeyeceğini göstermektedir. Çatışma denilen şey aslında vaat ile gerçek arasındaki uçuruma karşı gösterilen tepkiden ibarettir. Şartlar, 30 yıldır işgal altında yaşayan halkın tahammül sınırını çoktan açtığını gösteriyor.
Sayfa 287 - YönelişKitabı okudu
Her şeyden önce, siyonizm’e ve İsrail işgali ile uygulamalarına yönelik karşı tavrın, Yahudi düşmanlığı olarak algılanması ya da özellikle böyle yansıtılmaya çalışması dikkat çekici. Bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin yahudilerle, Yahudi olmalarından dolayı bir sorun olmadığını herkes bilir. Hem sosyolojik anlamda hem de teolojik anlamda Türklerin ve Müslümanların Yahudilikle kurduğu ilişki biçimi, antisemitizmi doğuran batının tarihi ve kültürel deneyiminden çok daha farklıdır. Hristiyanlık için, İsa katili olarak doğuştan lanetli sayılan Yahudi algılayışını hem Türk toplumu hem de, Araplar dahil, tüm Müslüman toplumlar için, hiçbir zaman geçerli olmadığı gerçeğinin İsrail propagandasının oluşturduğu Arap terörist imajıyla bastırmak istenmesi tarihin bir ironisidir.
Sayfa 277 - YönelişKitabı okudu
81 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.