Kurmaca Kişiler Kenti kitaplarını, Kurmaca Kişiler Kenti sözleri ve alıntılarını, Kurmaca Kişiler Kenti yazarlarını, Kurmaca Kişiler Kenti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Emin Özdemir’in okuduğum ilk kitabı. Kitap klasikleri tekrar okuma isteği uyandırıyor, klasikleri tekrar okumak benim gibi kafanızda varsa kitabı özellikle tavsiye ediyorum. Dili ve anlatımı yalın, hızlı okunabilecek bir kitap.
ANNA KARENİNA İLE KONUŞMAK İSTEMEZ MİYDİNİZ?
Düşünsenize, bir kente giriyorsunuz, kendinize kalacak yer ayarladıktan sonra dolaşmaya başlıyorsunuz. Sokaklarda şiir taşlarıyla karşılaşıyorsunuz. Tam şiirleri okuyup kendinizden geçerken, bu kez onunla ilgili kişiler çıkıyor karşınıza. Bunlardan biri Don Kişot mesela. Onunla oturup sohbet etmeye
... Şunu gördüm, şunu anladım ki ezilen, sömürülen, kandırılan sıradan insanlarla onlara bunları yapanlar arasında bir fark yok; onlar kadar sevgisiz, onlar acımasız olabiliyorlar.
Yazar, hayatımızda iz bırakan roman karakterlerinin yaşadığı hayali bir kent kurmuş. Anna Kararina, Madam Bovary, Kaptan Ahab, İnce Memed, Oblomov, Raskolnikov bu kentin sakinleri desem kitabın harikalığı ve yazarın muazzam hayal gücü hakkında sanırım fikir vermiş olabilirim.
Okuduğum romanları daha iyi yorumladım, okumadıklarım için ışık oldu. Yazarın aldığı ve verdiği eğitimler ile üretkenliğinden çok etkilendim. Yeni bir yazarla tanışmanın mutluluğu içindeyim.
Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar...
Hiçbir romancı kendi yarattığı kişiden nefret etmez, yazmanın, yaratmanın doğasıyla bağdaşmaz bu. Yaratıcılığın özünde sevgi vardır. Dünyayı ve insanı güzelleştirme vardır.
"Nesnelerin gerçekliği yalnız ve yalnız görüşe, bakışa bağlıdır. Yaşamdaki her şey öylesine çeşitli, öylesine karşıt, öylesine belirsizdir ki, herhangi bir hakikatin varlığından emin olmamız olanaksızdır. "
Erasmus
Dış etkenlerin insan yaşamındaki payını vurgulayan tarih, alınyazısı kavramının boyunduruğu altındadır; oysa romanda alınyazısı diye bir şey söz konusu değildir; her şey insan yaratılışının gerçekleri üstüne kurulur. Romanda egemen olan duygu, her şeyin, tutkuların bile, suç işlemenin, yoksulluğun, mutsuzluğun bile amaçlı olduğudur. (...) Romancı dilerse, romandaki kişileri okuyucuya, bütün yönleriyle tanıtabilir; çünkü kişilerin dış yaşamları kadar iç dünyalarını da gözler önüne serebilme olanağına sahiptir. İşte bu nedenle roman kişileri çoğu zaman bize tarih kitaplarındaki insanlardan, hatta kendi yakın dostlarımızdan daha açık görünürler.
Roman, gerçekliği değil, varoluşu inceler. Varoluş olup bitenler değildir. İnsan olanaklarının alanıdır, insanın olabileceği her şey yapabileceği her şeydir.