"Yayımcısına gitmiş, yeni bitirdiği çevirinin son bölümünü vermek için. Adam çok şaşırmış, 'Siz perşembe günü gelecek değil miydiniz?' diye. Şimdilerde Joyce Carol Oates'den bir roman çevirmek istiyor. Yayımcı öyle bir yazarın bizim okuyucuya göre olmadığını söyleyip geri çevirmiş." (syf, 128).
"Odadan içeri giriyorsun. Seni görünce gülen genç yüzlü, Küçük Patron D.'nin karşısında dökülmüş bir adam oturuyor. Görünüşü yüz yaşında. Kısılmış tatlı bakışlarında belli belirsiz bir hüzün bulutu dolaşıyor. Pencereden akşam güneşinin sarı ışıkları akıyor D.'nin yarı karanlık odasına. Adam, yakandaki yapma, küçük güllere bakarak gülümsüyor ve mırıldanıyor yavaşça:
'Güllü dîbâ giydin ammâ korkarım âzâr eder
Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni'
Şaşkın ve suskun kalıyorsun 'gül' ve 'Dîbâ'dan söz eden adamın karşısında.
Şiir bittiğinde tanıştırıyor D., 'Hamdi Tanpınar!' Oturuyorsun koltuklardan birine. Utancından öleceksin neredeyse."