“Dili diri kılan, onu yaşayan ve yaşatan halk ile onunla iş gören onun emekçileridir.*
* ‘Dil emekçileri’, dilci, edebiyatçı ile filosof-bilimadamıdır.”
“Her dil, bir yaşam tarzını, insan kavrayışını, dünya görüşünü taşıyıp aktardığına göre, onun ölümü, özgün, kendine has bir anlayışın, bir zihniyetin de ortadan kalkması, dolayısıyla insanlığın fakirleşmesi demektir.”
Müslümanlığa özgü ilahiyata işaret eden kelam ile Kuran ve kutsal hadislerin yüzeydeki anlamını aşarak mecaz anlamlarına ulaşma çabası içinde olan tasavvuf, bilim olmaktan ziyade ilim ve irfan disiplinlerine aittir.
Eflâtun'un Tanrıcı dünyagörüşü her çeşit itiraza ve eleştiriye kaplıdır. Bunun açık örneğini "Kanunlar'ın
Onuncu kitabında görüyoruz: "Tanrıtanımazların birsürü çeşidi vardır. Değişik kisvelerde karşımıza çıkarlar. Ama
kanun koyucu bunların hepsini de aynı kefeye koymalıdır. Kâfirin hakkettiği cezâ, idamdır. Onu bir, belki de, iki kere
idam etmek bile yetmez. Küfür, tanrıtanımazlıktan da ibâret değildir. Bir defa meydana getirdikten sonra, ilahî varlığın, varolanlarına karşı kayıtsız kaldığı görüşü dahî aynı şiddette şerdir ve cezâya
müstahaktır... ."-908/e.