Kitap bir seyahatname. Bu kapsamda İnebolu, Sinop, Samsun, Giresun, Tirebolu, Trabzon ve çevresi, Rize, Hopa, Artvin, Kars, Kağızman, Iğdır, Erzurum, Doğu Beyazıt, Van, Ahlat, Bitlis, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Toroslar, Yozgat, Kayseri, Ürgüp, Göreme, Karaman ve Konya kimi az kimi ayrıntılı olarak anlatılıyor. Anlatım genelde Hıristiyanlığın izlerini sürmek üzerine kurulmuş. Gezdiği yerlerde Hıristiyanlık tarihi için önemli yanlarını anlatıyor.
1951 yılında yapılan bu gezinin günümüz ile karşılaştırılması ilgi çekici. Nitekim o yıllarda harabe gibi görünen Anadolu, günümüzde en azından imkanlar yönünden gelişmiş bir durumda.
Yazarın iyi bir gözlemci olduğu kesin, insanları iyi tahlil etmiş fakat ben yine de yazarın üslubunda Britanyalılara has bir kibri, tepeden bakışı sezdim. İnsanımız tıpkı bugünkü gibi misafirperver, sevecen ve samimi. Fakat SSCB tehdidinin verdiği tedirginlik davranışlarında okunuyor.
Konuştuğu bazı kişilerin Kürtleri ve Ermenileri yok sayması, onların varlığını reddetmesi bugün de yaşadığımız bir durum.
Gezdiği her yerde yemeklerin yanında şarap ve bira içilmesi de bugüne göre pek farklı. Ancak farklı olmayan tek nokta Konya'da içkili bir mekan bulunmayışı.
Yazarın mekanlarla ilgili efsaneleri, söylenceleri anlatırken İslâmî veya bizim kültürümüzdeki hallerine yer vermemesini tuhaf buldum.
Keyifli okumalar dilerim.