Ara sıra hepimiz başlarımızı kaldırıyoruz ve doğruyu ya da görünür doğruyu söylemek zorunda olduğumuza inanıyoruz ve sonra başımızı tekrar içeri çekiyoruz. Hepsi bu.
Dürüstlük ve açıklık düşledik, fakat bunlar düşlerde kaldı. Sık sık vazgeçtik ve yeniden başladık, ve daha çok vazgeçeceğiz ve yeniden başlayacağız. Fakak bunların hepsi aynı!
Varoluşu açıklığa kavuşturmak, yalnızca içyüzünü görmekle kalmayıp her gün olası en yüksek kerteye dek açıklığa kavuşturmak, onunla başa çıkmanın biricik yoludur.
Yalnızlık uzun dönemlerde, bütünüyle ve vazgeçilmez bir biçimde gereksinimlerime boyun eğdiğim, kendimi yendiğim, bedenin ve ruhun bütüncül bir yalıtımıdır.
Cumartesi günleri, dünyadaki asıl insan katilleridir ve pazar günleri bu gerçeğin farkına, en dayanılmaz biçimde vardırırlar, ve pazartesi günleri hoşnutsuzluğu ve mutsuzluğu yeniden bir hafta boyunca, bir sonraki cumartesiye dek ertelerler.
Aslında sarsmaktan ve mahvetmekten başka şeyleri yoktu, başka bir şeyler bunlar sayesinde var oluyorlardı ve birbirlerini karşılıklı olarak durup dinlenmeden sarstılar ve mahvettiler. Ölümcül umutsuzlukları birinin ölümcül şiddetiyle var oluyorlardı ve erkekler da kadınlar da dönüşümlü olarak hastane ve tımarhane ve hapishanelere sığındılar.
Yazmak benim için yaşamsal bir zorunluluktur, bu yüzden, bu nedenle yazıyorum ben, yazdığım her şey, kendini doğru olarak benim sayemde taşıyan, yalandan başka bir şey olmasa bile.
Doğruyu aktarmak ve de göstermek olanaklı olmadığından, doğruyu yazmak ve betimlemek istemekle ve de doğruyu söylemek istemekle yetindik, doğrunun asla söylenemeyeceğini bilsek bile. Bildiğimiz doğru mantıken yalandır ve bu doğrudan asla kaçınamayız. Burada betimlenen doğrudur ve yine de doğru olamayacağı için, doğru değildir.
ara sıra hepimiz başlarımızı kaldırıyoruz ve doğruyu ya da görünür doğruyu söylemek zorunda olduğumuza inanıyoruz ve sonra başımızı tekrar içeri çekiyoruz. hepsi bu.